Draje Dergi Draje Dergi || Ergen Draje | Page 2

GECİKTİRİCİ DR G ULUSA SESLENİŞ İllüstrasyon Demet Özge Aykan ece uzun, mevzu derin, konuşucaz. Eskiler çok akıllıymış ya da her şey çok basitmiş eskiden. Dünyayı anlamak zor fakat değiştirmek kolaymış… Ya da tam tersi… Ağaçları yaşken eğmeler, yılanların başlarını küçükken ezmeler filan hiçbiri boşuna değil elbet… Çünkü olmuş bitmiş bir dünyanın orta yerinde, bastırıldığı her noktadan fışkırmaya çabalayan bir olasılıklar denizi dalgalanmaktadır. Katılaşmış her şeyin üstümüze gelmesi bundandır… Taşlaşmış, fosilleşmiş, yekpare bir blok olarak o olasılık denizini kuşatmakta olan her şeyin… Rüyalarımızın en güzel yerinde şakımaktan vazgeçiveren o mavi kuşu susturan her şeyin üstümüze üstümüze geliyor oluşu bundandır… Ne zaman yeni sorular sormaya başlasak, utanç içinde kabuğumuza çekilmemizi emretmeleri de aynı nedenledir. Şeylerin kokuları vardır. Her deniz kıyısının, her şarkının, her takvim yaprağının ayrı kokusu vardır. Olmuş bitmiş bir dünyada bunların sözünü etmek elbette ilginç bir şey değil. Eskiler çok akıllıymış ya da her şey çok basitmiş eskiden ve eskiler o yollardan çoktan geçip geri dönmüşler bile… Yeni olan hiçbir şey yokmuş… Her şey keşfedilip tüketilmiş bile… O yol yol değilmiş gitmemeliymişiz oradan! Oysa gece uzun, mevzu derindir ve damarlarımızda akmaktadır kan… Bir mavi kuş şakımaya yeni yeni başlamıştır… İçimiz burkuktur, şendir, şudur, budur… Önümüzde boylu boyunca yepyeni bir dünya uzanmaktadır. Şeyleri kokularıyla keşfederiz ve bu yollardan geçip gitmiş birileri çıkıp her seferinde burnumuzun dikine gitmekle suçlar bizi… Şeylerin kokularını unutmuşlar mıdır bilinmez… Görülebilecek bir şey varsa görmüşlerdir onlar… Bilinecek her şeyi bilmektedirler… Artık olmuşlardır ve bizim de bir an evvel bu aklı havada vaziyetlerden uzaklaşıp olmamız gerekmektedir… Ol derler… Ol derler… Ol derler… Ve biz oluruz… Söylemiştim; eskiden dünyayı anlamak zor fakat değiştirmek kolaymış… Ya da tam tersi… Ama ne olmuşsa olmuş ve şeylerin donabileceğine, insanların olabileceğine ikna olmuşlar… Ya da karar vermişler dünyayı buz kestirmeye… Şimdi onlara göre her şey donuk… Ya da donması gerek her şeyin… Eskilere göre ergenlik, mutlu çocuklukla olgun yetişkinlik arasındaki bir hastalık hali… Bazıları dünyanın nasıl olmasını istiyorlarsa öyle görürler dünyayı. Onlar olmuşlardır bir kere ve olasılıklara bakmak onların işi değildir. Kimsenin haddi de olmamalıdır elbette. Ve bütün olasılıkların sınırsız bir yelpaze halinde önümüze dizildiği günlerin bir an evvel atlatılıp olunması gerekmektedir. Olmuş bitmiş bir dünyayı muhafazanın yegâne yolu budur çünkü. Ve onlar seni o ergenlik günlerinde dondurmayı başarırlar bazen. Sonra sivilceler kurur, memeler büyür ya da sakallanır yüzün, diplomalar, kariyer planları, nikâh şahitleri, seçimler falan akıp gider hayat… Olmuşsundur… Artist olmuşsundur, müdür olmuşsundur, köşe bızırı olmuşsundur, Ankara