GECİKTİRİCİ DR
G
ULUSA SESLENİŞ
İllüstrasyon Demet Özge Aykan
ece uzun,
mevzu derin,
konuşucaz.
Eskiler çok
akıllıymış
ya da her şey çok basitmiş
eskiden. Dünyayı anlamak zor
fakat değiştirmek kolaymış…
Ya da tam tersi… Ağaçları
yaşken eğmeler, yılanların
başlarını küçükken ezmeler filan
hiçbiri boşuna değil elbet…
Çünkü olmuş bitmiş bir dünyanın orta yerinde,
bastırıldığı her noktadan fışkırmaya çabalayan
bir olasılıklar denizi dalgalanmaktadır.
Katılaşmış her şeyin üstümüze gelmesi
bundandır… Taşlaşmış, fosilleşmiş, yekpare
bir blok olarak o olasılık denizini kuşatmakta
olan her şeyin… Rüyalarımızın en güzel
yerinde şakımaktan vazgeçiveren o mavi kuşu
susturan her şeyin üstümüze üstümüze geliyor
oluşu bundandır…
Ne zaman yeni sorular sormaya başlasak,
utanç içinde kabuğumuza çekilmemizi
emretmeleri de aynı nedenledir. Şeylerin
kokuları vardır. Her deniz kıyısının, her şarkının,
her takvim yaprağının ayrı kokusu vardır.
Olmuş bitmiş bir dünyada bunların sözünü
etmek elbette ilginç bir şey değil. Eskiler
çok akıllıymış ya da her şey çok basitmiş
eskiden ve eskiler o yollardan çoktan geçip
geri dönmüşler bile… Yeni olan hiçbir şey
yokmuş… Her şey keşfedilip tüketilmiş bile… O
yol yol değilmiş gitmemeliymişiz oradan!
Oysa gece uzun, mevzu derindir ve
damarlarımızda akmaktadır kan… Bir
mavi kuş şakımaya yeni yeni başlamıştır…
İçimiz burkuktur, şendir, şudur, budur…
Önümüzde boylu boyunca yepyeni bir dünya
uzanmaktadır. Şeyleri kokularıyla keşfederiz
ve bu yollardan geçip gitmiş birileri çıkıp
her seferinde burnumuzun dikine gitmekle
suçlar bizi… Şeylerin kokularını unutmuşlar
mıdır bilinmez… Görülebilecek bir şey varsa
görmüşlerdir onlar… Bilinecek her şeyi
bilmektedirler… Artık olmuşlardır ve bizim de
bir an evvel bu aklı havada vaziyetlerden
uzaklaşıp olmamız gerekmektedir…
Ol derler… Ol derler… Ol derler… Ve biz
oluruz… Söylemiştim; eskiden dünyayı
anlamak zor fakat değiştirmek kolaymış…
Ya da tam tersi… Ama ne olmuşsa olmuş
ve şeylerin donabileceğine, insanların
olabileceğine ikna olmuşlar… Ya da karar
vermişler dünyayı buz kestirmeye… Şimdi
onlara göre her şey donuk… Ya da donması
gerek her şeyin…
Eskilere göre ergenlik, mutlu çocuklukla
olgun yetişkinlik arasındaki bir hastalık hali…
Bazıları dünyanın nasıl olmasını istiyorlarsa
öyle görürler dünyayı. Onlar olmuşlardır bir
kere ve olasılıklara bakmak onların işi değildir.
Kimsenin haddi de olmamalıdır elbette. Ve
bütün olasılıkların sınırsız bir yelpaze halinde
önümüze dizildiği günlerin bir an evvel atlatılıp
olunması gerekmektedir. Olmuş bitmiş bir
dünyayı muhafazanın yegâne yolu budur
çünkü. Ve onlar seni o ergenlik günlerinde
dondurmayı başarırlar bazen. Sonra sivilceler
kurur, memeler büyür ya da sakallanır
yüzün, diplomalar, kariyer planları, nikâh
şahitleri, seçimler falan akıp gider hayat…
Olmuşsundur… Artist olmuşsundur, müdür
olmuşsundur, köşe bızırı olmuşsundur, Ankara