DİVAN-I KEBİR'DEN SEÇMELERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ | Page 128

Divan-ı Kebir ’ den Seçmelerle
gönlüne danış , derim . Çünkü senin içinde bir hekim vardır ki o , tabiatındır senin ; bir şeyi istemez , bir şeyi kabul eder . Hani hekim de hastanın yanına geldi mi , içindeki hekimden sorar . Bundan dolayı dıştaki hekim , içtiğin filan şey nasıldı , ağır mıydı , hafif miydi , uykun nasıl diye sorar . O , dıştaki hekime içinden haber verir , dıştaki hekim de ona göre bir hükme varır , bir hüküm verir . Bu halde asıl hekim içteki hekimdir , insanın tabiatıdır . Bu hekim zayıflarsa , insanın mizacı bozulursa , bu arıklık yüzünden herşeyi ters görür , insan da eğri hükümler verir . Şekere acı der de , sirkeye tatlı der . Bu yüzden de tabiatın önceki haline gelmesi için ona yardım edecek bir dış hekime muhtaç olmuşuzdur . Fakat bundan sonra da hasta , yine kendisini kendi hekimine gösterir , ondan reçete alır . Anlam bakımından da insanın bir mizacı , bir tabiatı vardır ; o arıklaştı mı iç duyguları , ne görür , ne söylerse tersinedir . Peygamberlerle erenler de hekimlerdir .
Hintli bir bilgin diyor ki : “ Susamış kimse buraya gelsin . Susamış kimse başkasının su içmesini seyrederek susuzluğunu gideremez . Su içmek istiyorsan kuyuya gel , yoksa kuyu sana gelmez .” Aynen Hüdavendigar Mevlana ’ nın “ Gel , gel ... Ne olursan ol gel ” demesi gibi .
Susamış kimse Hakk ’ ı arayan yolcudur , suyun kaynağı da İnsan-ı Kamildir . O , susamış kişiye
128