Uyanışın Şükrü – Seda Nur Demir
Oraya giderek İsrail’e bu zulmün karşısında olduğumuzu
göstermeliyiz. Kudüs’ün biraz şehir özelliklerinden bahsedecek
olursam; Kudüs dini potansiyellerinin yanı sıra tarihi turistik
yönleriyle, tarihi çarşıları ile, insanının güzel yüreğiyle, zeytin
ağaçlarıyla, nefis yemekleriyle ve birçok menkıbenin hayat bulduğu
bir beldedir. Her yolun Mescid-i Aksa’ya vardığı, çarşılarında
kaybolmanın lezzeti ise dünya üzerinde hiçbir yere bahşedilmemiştir.
Kudüs’ü her ziyaret eden insan çok derinden etkilenir. Öyle ki tıp
literatürüne geçen bir sendromu vardır. Kudüs Sendromu. Özellikle
şehri ziyaret eden Hristiyan hacılar da bazı belirtiler görülmesi üzerine
1930 yılında literatüre geçmiştir. Hastalık kişinin Kudüs’e gelmesiyle
başlayan ve kentten ayrılınca bir süre dini halüsinasyonların, ayrılık
acısının görüldüğü bir durumdur. İtiraf edeyim, ben de bu sendroma
yakalandım. Ama yakalanmamak elde değil… Döndüğüm zaman final
haftamdı. Ama ben bir süre hiçbir şeye odaklanamadım, ders
çalışamadım. Her an aklımdaydı sanki Kudüs. Ezan okununca Aksa’da
kılacakmışım gibi heyecanlanmıştım. Ama ne var ki sınav haftası
gerçeğiyle karşılaşınca geçti tabi!
Kudüs’teki son günüm geliyor aklıma... Son günüm, benim doğum
günümdü. Kudüs ile yeniden doğdum o gün… En başta Kudüs benim
için şükür demiştim ya tam da öyle işte. Nice güzel anlara vesile oldu
ki... Şükretmemek elde değil. Artık ayrılma vakti gelmişti bu şehirden.
Gönül heybemizi doldurmuş İstanbul’a dönüyorduk. Aramalardan
sonra havaalanında namaz kılacaktık. Ama mescid yoktu bizde
seccade çıkarıp bir köşede kıldık. En nihayetinde artık uçaktaydık.
Hasret şimdiden başlamıştı… Ve ben not defterime son yazımı
yazdım. 26.05.2017/ 11.45
108