Dilhâne Eylül eylül | Page 39

O’nun Kokusunu İzledim Yazı Bertan Rona Adına “O” dedim; çünkü bu harf, “daire”ye veya “sıfır”a benziyordu. O’nu bunlardan daha iyi anlatabilecek hiçbir şey yoktu sanki. Dairenin başlangıç noktasının olmadığını keşfetmiş, şaşırmıştım. Hareket edip de hiçbir yere varmayan tek hareket biçimiydi daire. Bana ne kadar da benziyordu! “Sıfır” ile “şifre”nin aynı kelime olduğunu öğrendiğimde ise hayretim iyice artmıştı. Ne yapıp edip bu şifreyi çözmeliydim. Çözmeye gücüm yetmeyince filozofları inceledim. Ancak bir sonuç alamadım. Dostlarım, “peygamber” denilen birilerinin varlığından söz etmişlerdi. Ben de peygamberlere kulak verdim. Duyduğuma göre, en büyüklerinden biri O’nunla konuşmuş ve adını öğrenmek istemişti. O ise, “O’dur dersin” diye cevap vermişti. Ama insanlar bunu maalesef yanlış yorumlamışlar ve adını “Yehova” sanmışlardı. Yehova’nın doğrusunu, “Ya Hüve”yi ise görememişlerdi. Hüve’deki “nükte”yi kavrayamamış, o nüktenin bir “nokta” olduğunu anlayamamışlardı. Evet... Bir noktaydı O. Biz O’na benziyorduk, ama O bize benzemiyordu! Zaten yapması, etmesi, bizlerden çok farklıydı. Cümlelerin sonundaki ek fiiller gibi, yaptıklarında sadece bir “-dır” görünüyordu. Rahat durmadım. Dünyanın bambaşka bir yerindeki insanların, Latinlerin kitaplarını okudum. Onlar, bu ek fiile est demişlerdi. Almanlar ist, İngilizler ise is diyorlardı. Olma ile yapmayı birleştiren yegâne kelimeydi bu. Yapmak için sadece “ol” demesi, hatta sadece var olması yeten bir Zât’a işaret ediyordu. “Yunus durur benim adım (Yunus’dur benim adım)” mısrasının sırrınca, O sadece durur, ama yine de yapardı. Bunu anladığım gün, o duranı yerinden kaldırmayı akıl ettim. Ve kaldırıp baktığımda, O’ndan kalan izi gördüm. Ve büyük bir huşu içinde, bu iz ile (est, ist veya) is denilenin aynı kelime olduğunu anladım! 39