Benim Aradığım Sensin
Yazı
Tâhir Ceyhun Yıldız
Tasavvufta bir söz vardır: “Aramakla bulunmaz lakin bulanlar hep
arayanlardır” Bu ayki yazım “aramak” ve “bulmak” üzerine olacak…
“Aramak” ve “bulmak” fiilinin nesnesi -yani kimi/neyi- ise mürşid aramak
olacak…
Evvelen neden bu konuyu seçtiğime değinmek isterim, her yazımda
olduğu gibi… Bir ilahi var “Ağlarım Yana Yana”… İlahide geçen:
“Kalbimdeki bu acı dinsin,
Aradığım benim sensin” mısrasında gözümün önüne bir mürşid hüviyeti
geldi… Öyle ya; o şahane “Aramakla bulunmaz lakin bulanlar hep
arayanlardır” vecizesinde geçen “aramakla bulmanın mümkün olmadığı
lakin bulanların da arayanlar olduğu” manasında, arananın mürşid olduğu
kanısındayım. Neden, diye soracak olanlara şunu söylemek isterim:
Evvel zaman içinde insanlar; köyler, kazalar, iller aşar; mürşid
ararlarmış… Büyük Allah dostlarının birden farklı mürşidle karşılaştığı ama
dillerinin yani gönüllerinin hanesinin bir mürşid-i kâmilde karar kıldığını
biz kaynaklardan okuyoruz… Aslında aramak işin vesilesi, hakikatte
Allah’ın indi ilahisinde muradıdır karar kıldıkları mürşidler…
Bakınız; Akşemseddin Hazretleri Amasya’nın Kavak beldesinden,
Engürü’ye varıp; mürşid deyu Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri’ni aramış,
bulmuş lakin hepimizce malum bir aralık beğenmemiş, sonra Haleb’e
Zeynü’d-din Hafî (ks)’ye gitmeye karar kılmış. Haleb’e bir konak yani bir
saat kala gördüğü düşte Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin, kendini, zincirle
gerisin geri Engürü’ye çektiğini görünce “Ne yaptım ben!” deyu geri
maksâdına ve hakikatine rücu etmiş…
22