Ebedi Saadetimin En Deruni Yareni:
“İstanbul”
Yazı
Hamide Akkaya
Yalnız ona da değil Sultan Süleyman’a, Yavuz Sultan Selim’e dost olmaktır.
Hatta Ebu Eyyûb El-Ensarî’ye, Aziz Mahmud Düdayi hz.ne ve daha nicelerine
de dost olmaktır…
İstanbul’un huzuru ona huzuru emanet bırakanların dostluğunda gizli
denilebilir. Bir duanın, iman dolu yürekle geçen ömürlerin emaneti olduğu için
İstanbul’un huzurla müzeyyen olmuş dostluğunun bizi, gönlümüzü
sarmalamasını istiyoruz. Ki gönlümüze hüzün bulaşmasın, İstanbul bizi
kötülüklerden alıkoyan bir vesile olsun.
İstanbul sadece kendi dostluğuna vesile olmamıştır elbette. Vesile kıldığı
nice dostluklar armağan etmiştir. Böylelikle kendisini dinlettirirken, seninle
konuşurken, sana huzur verirken yalnız koymamıştır seni. Kendi dostluğunu
yaşatırken diğer yandan da başka dostluklar yaşatmıştır. Uhrevi sevdanın
beşerî dostlukta yer edinmesine vesile olmuştur. Bu vesile vasıtasıyla
kazanılan dostluk ebedî saadetin müsebbibi olma yolunda ilerlemektedir.
Çünkü İstanbul şahitliğinde edilen dualar müşterektir ve bu müşterek dualar
belki de şehrin şahitliğine çok önceden muhatap olmuş ulvi şahsiyetlerin
âminlerine karışıyordur. Her bir amin, dostlukları pekiştirirken şükre çevrilen
kelamlarla huzur da katlanarak arttıkça insan hem dostuna, hem de İstanbul’a
daha çok bağlanma ihtiyacı hissediyor. Bağlılığını gösterme ihtiyacı da hemen
arkasından geliyor. Bağlılık manevi bir bağ ile oluştuğundan dolayı bağlılığı
göstermenin en etkili yolu maneviyatın dorukta hissedildiği yerlerde
bulunmak, mekânların maneviyatında sohbetin demini bulmaktır. Dost
mekânlarının, gerçek dostları çekmesinin sebebi geçmişten gelen dostluğa
kucak açmasıdır.
“Ah İstanbul! Nice mekânlarında nice dost dualarına şahit oldun, hangi
sokaklarında hüzünlü bir gönlü yatıştırmaya çalışan bir dostun mücadelesine
tanıklık ettin ya da hangi kaldırımında hasretli bir dost kucaklaşmasını
seyreyledin kim bilir.
26