Dilhâne Ekim ekim | Page 26

Ebedi Saadetimin En Deruni Yareni: “İstanbul” Yazı Hamide Akkaya Yalnız ona da değil Sultan Süleyman’a, Yavuz Sultan Selim’e dost olmaktır. Hatta Ebu Eyyûb El-Ensarî’ye, Aziz Mahmud Düdayi hz.ne ve daha nicelerine de dost olmaktır… İstanbul’un huzuru ona huzuru emanet bırakanların dostluğunda gizli denilebilir. Bir duanın, iman dolu yürekle geçen ömürlerin emaneti olduğu için İstanbul’un huzurla müzeyyen olmuş dostluğunun bizi, gönlümüzü sarmalamasını istiyoruz. Ki gönlümüze hüzün bulaşmasın, İstanbul bizi kötülüklerden alıkoyan bir vesile olsun. İstanbul sadece kendi dostluğuna vesile olmamıştır elbette. Vesile kıldığı nice dostluklar armağan etmiştir. Böylelikle kendisini dinlettirirken, seninle konuşurken, sana huzur verirken yalnız koymamıştır seni. Kendi dostluğunu yaşatırken diğer yandan da başka dostluklar yaşatmıştır. Uhrevi sevdanın beşerî dostlukta yer edinmesine vesile olmuştur. Bu vesile vasıtasıyla kazanılan dostluk ebedî saadetin müsebbibi olma yolunda ilerlemektedir. Çünkü İstanbul şahitliğinde edilen dualar müşterektir ve bu müşterek dualar belki de şehrin şahitliğine çok önceden muhatap olmuş ulvi şahsiyetlerin âminlerine karışıyordur. Her bir amin, dostlukları pekiştirirken şükre çevrilen kelamlarla huzur da katlanarak arttıkça insan hem dostuna, hem de İstanbul’a daha çok bağlanma ihtiyacı hissediyor. Bağlılığını gösterme ihtiyacı da hemen arkasından geliyor. Bağlılık manevi bir bağ ile oluştuğundan dolayı bağlılığı göstermenin en etkili yolu maneviyatın dorukta hissedildiği yerlerde bulunmak, mekânların maneviyatında sohbetin demini bulmaktır. Dost mekânlarının, gerçek dostları çekmesinin sebebi geçmişten gelen dostluğa kucak açmasıdır. “Ah İstanbul! Nice mekânlarında nice dost dualarına şahit oldun, hangi sokaklarında hüzünlü bir gönlü yatıştırmaya çalışan bir dostun mücadelesine tanıklık ettin ya da hangi kaldırımında hasretli bir dost kucaklaşmasını seyreyledin kim bilir. 26