Hayat üzerinden konuşarak başlamak istiyorum efendim. Hayatın acımasızlığı ve merhametsizliği günden güne artıyor. İnsanlar, depresyona giriyor, kaygı elbisesine bürünüyor. Tüm bunlara karşı insan, nasıl bir duruş sergilemeli ve nasıl bir yol izlemelidir?
Küreselleşme kültürel olarak, özellikle tüketici davranışını etkileyerek, dünya çapında kültürel tek tipliğin önünü açmıştır. Tüketmek ve daimi tüketmek iflah olmaz bir biçimde tüketmek arzu edilen bu. Bu noktada Bütün farklılıkları ve kutsalları hedef alarak yok etmeye çalışıyor. Günümüz insanının din algısını yok etmeye çalışıyor şayet yok edemezse bozuyor ve çarpık örnekler ve örgütlenmeler ile insanların dinden korkmasını sağlıyor. Küreselleşme olgusunun, özellikle ekonomik ayağı, yani uluslararası sermayenin egemenliği, bir yandan " marka cazibesi ", öte yandan günlük tüketim alışkanlıklarının denetlenmesi yoluyla, tüm dünyayı benzer davranış kalıpları içine sokmaya çalışıyor.‘ Markayı’ kutsal hale getiriyor. Yani tek boyutlu bir kültürel kimliğe sahip olmaya doğru insanı zorluyor. Bunun içinde Sinemayı, Modayı, Edebiyatı kısacası sanatı kullanarak sanal bir modernite algısı ile insanları köleleştirmek ve tüketim aracı olarak kullanmak istiyor. Bunda da son derece başarılıdır. Küreselleşme, bir süreç, bir olgudur. İyiliği, ya da kötülüğü tartışılabilir ama kaçınılmazlığı ortadadır. Bu sebeple küreselleşmenin zararları ile mücadele etmenin ciddi manada devlet politikalarına ihtiyaç duyduğu ortada. Bu konuda yerel ve kültürel bütün unsurların yeniden ortaya konulması, harmanlanması ve cazip kılınması ciddi manada bilinçli bir eğitim çalışmasını gerektirmektedir ki aydınların, entelektüellerin, sanatçıların ve Devletin bu konuda üzerine düşün çok şey vardır.
SÖYLEŞİ Söyleşi
Bahadır Yenişehirlioğlu
Hayat üzerinden konuşarak başlamak istiyorum efendim. Hayatın acımasızlığı ve merhametsizliği günden güne artıyor. İnsanlar, depresyona giriyor, kaygı elbisesine bürünüyor. Tüm bunlara karşı insan, nasıl bir duruş sergilemeli ve nasıl bir yol izlemelidir?
Küreselleşme kültürel olarak, özellikle tüketici davranışını etkileyerek, dünya çapında kültürel tek tipliğin önünü açmıştır. Tüketmek ve daimi tüketmek iflah olmaz bir biçimde tüketmek arzu edilen bu. Bu noktada Bütün farklılıkları ve kutsalları hedef alarak yok etmeye çalışıyor. Günümüz insanının din algısını yok etmeye çalışıyor şayet yok edemezse bozuyor ve çarpık örnekler ve örgütlenmeler ile insanların dinden korkmasını sağlıyor. Küreselleşme olgusunun, özellikle ekonomik ayağı, yani uluslararası sermayenin egemenliği, bir yandan " marka cazibesi ", öte yandan günlük tüketim alışkanlıklarının denetlenmesi yoluyla, tüm dünyayı benzer davranış kalıpları içine sokmaya çalışıyor.‘ Markayı’ kutsal hale getiriyor. Yani tek boyutlu bir kültürel kimliğe sahip olmaya doğru insanı zorluyor. Bunun içinde Sinemayı, Modayı, Edebiyatı kısacası sanatı kullanarak sanal bir modernite algısı ile insanları köleleştirmek ve tüketim aracı olarak kullanmak istiyor. Bunda da son derece başarılıdır. Küreselleşme, bir süreç, bir olgudur. İyiliği, ya da kötülüğü tartışılabilir ama kaçınılmazlığı ortadadır. Bu sebeple küreselleşmenin zararları ile mücadele etmenin ciddi manada devlet politikalarına ihtiyaç duyduğu ortada. Bu konuda yerel ve kültürel bütün unsurların yeniden ortaya konulması, harmanlanması ve cazip kılınması ciddi manada bilinçli bir eğitim çalışmasını gerektirmektedir ki aydınların, entelektüellerin, sanatçıların ve Devletin bu konuda üzerine düşün çok şey vardır.