Dilhâne Ağustos agustos | Page 20

Nuruosmaniye Camii Keşf-i Köşe Asiye Eroğlu Ömer Kirazlı, ‘’Camiler huzur yuvası, edep ve terbiye ocağı, iIim ve irfan dergâhıdır.’’ der. Bu sebeptendir ki Devlet-i Âliye camilere büyük önem vermiş ve altı yüz yıllık ömründe birçok cami yaptırmıştır. Bu camilerden büyük bir kısmı da günümüze kadar ulaşmıştır. Nur-u Osmaniye Camisi de 18. yüzyılda inşa edilen bu muhteşem sanat eserlerinden biridir. Nur-u Osmaniye Camisi’nin inşasına 1748 yılında I. Mahmud zamanında başlanmışsa da ani vefatından dolayı, 1755’te III. Osman döneminde tamamlanmıştır. İstanbul’da, Çemberlitaş, Kapalıçarşı ve Cağaloğlu arasında kalan ve kendi adıyla anılan semtteki en büyük camidir. “Osmanlı’nın Nuru” manasına, caminin ismine “Nur-ı Osmanî” denilmekle beraber, Osmaniye Camisi diye de anılır. Caminin mimarı Mustafa Ağa, yardımcısı ise Simon Kalfa’dır.18. yüzyılda inşa edilen bu cami, ilkleri ve farklı uygulamalarıyla Osmanlı kent ve mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Osmanlı döneminden Barok döneme geçişin en belirgin örneğidir. Cami; medrese, kütüphane, imaret, sebil, türbe ve çeşme, civarındaki dükkânlar ve hanlardan meydana gelen bir külliye içerisinde yer alır. Yüksek bir zemin üzerine inşa edilmiştir. Caminin içi de Barok üslupta olup son derece gösterişli tasarlanmıştır. 26 metre çapla Osmanlı’nın en büyük kubbelerinden birine sahip olan camii, eteğinde bulunan 32 toplamda ise 174 penceresiyle Osmanlının en ferah ve en aydınlık camileri arasındadır. Caminin içini süsleyen kısımlardan, yazılar hariç diğer yerleri, güzel görünüşlü renkli taşlarla süslenmiştir. 20