Yüreğinizdeki Leylâlara
sevgi ve muhabbetlerimle.
Hoşça kalın…BİR LEYLÂ
RÜZGARI
Bir kilitle başlar hep yaşamın
şifresi. Var sandığımız nice
yokların dalgaları arasında
boğulurken çocukluk
rüyalarımız kadar tekrarı
çok pişmanlıklar yaşıyor
hayallerimiz. Birçok
kalabalıkta kimsesiz kalıyor
ruhlarımız, yorgunluğa
varmadan yorulan
yüreklerimiz.
Bundan yaklaşık iki yıl
önceydi. Sılayı, gurbette
yüreğinle hemhâl
olduklarımıza mecburen
tercih ettiğimiz o gün,
başımdan geçen safderun
bir hatıra paylaşımdır bu;
Yer İstanbul, eve dönmek
için saatinin gelmesini
beklediğimiz araçların
kalktığı yer.
Henüz şehirden ayrılmama
1.5-2 saat vardı. Oturacak
yer kalmadığı için büyük
valizimin üstüne oturup
belki biraz hüzünlü yüreğim
teskin olur diye kitap
okuyordum, dalmışım ki
birden küçük kız
çocuğunun önümde
dikildiğini gördüm. Belli ki
bu Suriyeli bir çocuktu. Üstü
başı kir içinde, saçları salık
ve keçeleşmeye yüz
tutmuş, yüzü ise duman
yutmuş gibi siyah siyahtı.
Ben bunları çok sonra fark
ettim. Çünkü bir gözleri
vardı ki içinde
boğulduğum, tüm kusurları
kaybedercesine bakıyordu.
Elini uzattı. Belki bir şey
istiyordu, belki de birkaç
kuruş…
Kollarını hafifçe tutup
kendime yaklaştırdım.
‘’Adın nedir?’’ senin diye
sordum. Önce hiç
beklemediği ve
karşılaşmadığı bu soru
karşısında sustu. Gözleri
şaşkın ve kilitliydi. Neden
sonra kendine geldi ve
hemen kaybolan küçük bir
gülümseyişle ‘’Leylâ’’ dedi.
37