GÜNCEL
TEMMUZ / AĞUSTOS 2018
EKONOMİK VANDALİZM VE
ÜRETİM EKONOMİSİ
Yunus ERDOĞAN
(Akdeniz Manşet Gazetesi)
Türkiye’yi yeni bir yönetim sistemine ge-
çiren 24 Haziran seçimlerinin akabinde
başlayan döviz kurlarındaki ani yükseliş
ve dalgalanmalar, ‘ekonomik savaş’ veya
‘ekonomik darbe’ söylemlerini gündemi-
mize oturttu. Son haftalarda evde, işye-
rinde, sokakta ilgili ilgisiz herkesin dilinde
bu kavramlar, dolar ve avro kurlarındaki
yükseliş... İktidarın müdahaleleri, Baş-
kan Erdoğan’ın kamuoyuna ‘fedakarlık
çağrıları’ filan derken korkutucu yükseliş
durdu ve bir miktar da düşüş gerçekleşti.
Ancak hala döviz an be an inip çıkmaya
devam ediyor. Haliyle herkeste tedirginlik
de sürüyor.
Dün gerçekleştirilen Antalya Ticaret Bor-
sası’nın Ağustos ayı meclis toplantısının
ana konusu da yine döviz kurlarındaki
bu dalgalanmaydı. ATB Başkanı Ali Çandır,
seçim sonrası gündemimize bodoslama
giren ‘ekonomik savaş’ veya ‘ekonomik
darbe’ kavramlarına bir yenisini ekledi;
‘ekonomik vandalizm’...
Malum, Vandallık veya akım olarak Van-
dalizm, bilerek ve isteyerek, kişiye ya da
kamuya ait bir mala, araca ya da ürüne
zarar verme eylemi demek. Çandır’ın çı-
kış noktası da bu. ATB Başkanı, “Savaşın
bile kendine has bir hukuku ve kuralları
vardır. Bir rekabet stratejisine ve müte-
kabiliyete dayanır. Oysa Trump ve ekibinin
tüm dünyaya ve bize dayattığı olgular
savaş teriminin hiçbir özelliliğini taşımıyor.
‘Önce Amerika ve yeniden büyük Ameri-
ka’ sloganlarıyla örülmüş bumerang etkili
bu politikalar ‘Güçlü alır, zayıf verir’ pren-
sibine dayanıyor. Dolayısıyla bu prensibe
odaklanmış ekonomik politikalar savaş
değil ancak ticari ve ekonomik Vandalizm
olarak tanımlanmalıdır” dedi.
Bugün gelinen noktaya bakınca Çan-
dır’ın bu tespitinin son derece yerinde
olduğunu görüyoruz. Ali Çandır’ın dünkü
toplantıda dikkat çektiği bir diğer husus
ise döviz fiyatlarındaki bu artışın sadece
ekonomik vandalizme bağlanmaması
gerektiği. Çandır, ekonomi çevrelerince
2018 yılının özellikle ikinci yarısında dolar
fiyatında ciddi bir hareketlenme olacağı-
nın öngörüldüğünü, enflasyon üstü bir
artışın zaten beklendiğini belirtti. Son 10
yılın ilk 5’inde yüksek reel faize dayalı po-
litikalarla değeri muhafaza edilen TL’nin,
son 5 yılda nispi düşük reel faizin etki-
siyle ciddi bir değer kaybına uğradığını,
bu değerlendirme kapsamında ekonomi
temelli rakamlarla hesaplandığında dola-
rın bugünlerde aslında 4,95 düzeyinde
olması gerektiğini anlattı. Başkan Çandır,
“Buna dolar endeksindeki yüzde H’lik ar-
tışı da ilave edersek 5,40 gibi bir rakama
ulaşmaktayız. Dolayısıyla bu rakamın üze-
rinde olan kısmı ekonomi dışı faktörlerin
etkisini yansıtıyor” ifadesini kullandı.
biz oradayız. Makine ve teçhizat, elek-
tronik ürünler, kimyasallar ve ilaçlar şöy-
le dursun; gıda ürünlerinin pek çoğunu
ithal ediyoruz. Sri Lanka’dan çay, Şili’den
elma, Peru-Bangladeş ve Etiyopya’dan
kuru fasulye ve daha bir çok şey... Niye ?
Çünkü üretim yok. Çünkü rahata alıştık.
Neredeyse tüm ülke krediyle ve de ‘lüks’
yaşıyor. Cep telefonu kullanımında Avru-
pa birincisiyiz mesela...
Demem o ki; Eğer içinde bulunduğumuz
bu darboğazdan çıkmak istiyorsak Çan-
dır’ın ve tüm ekonomi çevrelerinin üs-
tüne basa basa vurguladıkları gibi derhal
üretime yönelmeliyiz. Bireysel olarak ve
ülke olarak...
Yani Başkan Çandır özetle diyor ki; Adına
ekonomik savaş, darbe veya vandallık ne
derseniz deyin bunun dolar fiyatlarına
yansıması sadece 1-1,5 lira seviyesinde...
Kalanı ise bugüne kadar izlenen ekono-
mi politikalarındaki yanlışlar, hatalar. Peki
ne yapılması gerekiyor ? Tüm ekonomi
çevreleri gibi Başkan Ali Çandır’ın da bu
konuda ortaya koyduğu tek reçete var;
Üretim...
Türkiye hızlı bir şekilde üretim ekonomi-
sine geçmeli. Avrupa’nın en genç nüfusa
sahip ülkesi olmakla övünüyoruz. Öyleyiz
de. Kanı kaynayan, üretken, aktif ve ag-
resif bir nüfus demek bu. Ancak ne var
ki, bizim agresifliğimiz genelde tüketim
üzerine...
Ülkemizde uygun koşullar olmasına rağ-
men ithal ettiğimiz sayısız ürün var. Onu
geçtim, vakti zamanında kendi ihtiyacı-
mızı karşıladığımız gibi dış ülkelere ihraç
ettiğimiz ürünler vardı, bugün onları bile
üretemez hale geldik. Bir tembellik, bir
durgunluk var üzerimizde. Hani derler
ya, ölü toprağı serpilmiş diye, aynen öyle
bir haldeyiz. Nerede hazır bir şey varsa
57