Sportİf Balıkçılık
bilinmesinde yarar var: 150 – 200 metre
yakın avlandığında koparma şansınız
%90, 200 – 300 metre mesafede %80,
300 – 400 metre mesafede %60, 500
metre ve üzeri mesafede %50’nin
altında. Zaten o mesafelerde sizin maki-
nenizdeki misina metrajı da o kadar.
Bunun sebebi de bu tür büyük balıklar
tasmalandığında ilk içgüdüsel tepkileri
o kafesin altına sığınmak gibi oluyor. Ve
o şekilde olta koparan balık da ağzında
100 – 200 – 300 metre misina ile sağlıklı
yüzemediğinden ölüme mahkumdur.
Ona da, malzemenize de, size de yazık!
Yoksa değil mi?
Bu durum hele bir de yarışma
esnasında, yani etrafınızda bir - iki
duzine tekne varsa, daha da vahimdir.
Oltaya gelmiş avınızın kaçış yolları bir
o kadar azalıyor ve kapanıyor. Tekne
aralarındaki mesafeler, demir atma
zorlukları da ayni handikapları yaratıyor.
Yarışmalar esnasında özellikle o böl-
geler için uygulanan sınırlar displini
ondandır. Karar sizindir. Yutkunarak “...
vurdu, ...ama kopardı, ...çok büyüktü ”
demek yine sizin takdirinize kalmıştır.
Dördüncüsü, özellikle yarışmalarda
yoğun mazmozlamanın (yemlemenin)
yarattığı aşırı doyurma, yakalanmaların,
boğuşmaların ve tabii ki arada bir ölüm-
lerin etrafa yaydığı frekansların
neticesinde, kafes içinde veya dışında
olsun o bölgedeki canlılara bulaşan
stresin negatif etkilerini unutmamak
gerekir.
Beşincisi ve sonuncusu, açık deniz
yani offshore sahnesinin neredeyse
tamamen unutulmuş olması. O meraları
avladığımızda önemli olan çoklu bir
unsuru artık terk ettik. Balığı aramak,
bulmak ve takip etmek! O
challenge da gitti. Şimdi artık
66
avlaklarımız akvaryum(lar) oldu!
Çeşitlilik mi? Zargana azmanı
mı?Albacore mu? Boş versene! Çiftlik-
tekiler daha büyük... Üstelik objektife de
daha iyi sığıyor!
Yazık !
Bir gün, bu sözüm ona “daha az
meşakkatli” metodu tercih eden bir
amatör balıkçı dostumuz,
“Ya birader! Hep orada takılıyorsun,
açıkta avlanmıyor musun artık?”
şeklindeki soruma şöyle cevap verdi:
“Evet ya!O kadar uzağa git, o kadar
yakıt, bir de sırtı çekiyorsun. Onun da
yaktığını koy. Böylesi daha az maliyet-
li.” ! Ben buna kısa görüşlü “şöylesine”
boş cevap derim.
Sözünü ettiğimiz mesafeler bizdeki
açık deniz meraları için 12~18 deniz
mili, gidiş geliş 30 mil gibi. Sözü geçen
çiftlik bölgesi ise ~19 deniz mili, gidiş
geliş ~40 mil! Ve ayni süratlerde, yani
ayni birim yakıt sarfiyatı! Hani fark?
6 saat sırtı çektiğinde o arkadaşımız
litresi 5 TL’den ~60 litre benzin
yakacaktı. Ama çiftlik bölgesine de
5~6 kasa sardalya olmadan gidemez,
gitmediğini de biliyorum. Kasası 100
TL’den.... Gerisini siz hesaplayın artık!
Hani fark?
Bir daha yazık!
Evet, tekrar ediyorum. Bu sene gerek
Teos’ta (TMT) gerekse Alaçatı’da (AIFT)
yarışmacıların büyük bir çoğunluğunun
bunların farkına varıp davranışlarını dü-
zelttiklerini gördük nihayet. Tebrik etmek
istiyorum herkesi. Çiftlik alanında yaka-
lanan balıkların çoğu, yarışmacı tekne
kümesinin en dışında kalan teknelerce
yakalandı ve alındı. Kafeslere yakın
olanlar hem daha az tasmaladı hem de
kopartarak daha fazla kaçırdı.
Ayrıca ve ilaveten, açık deniz de
verimliliğini kanıtladı. TMT sırasında
bir yarışmacımız en büyük balığı
kafes sınırından ~1 mil kadar uzakta
tasmaladı ve aldı. AIFT’de ise diğer
bir yarışmacımız da karadan en az 3
mil kadar uzaklıkta 150 kiloya yakın
bir orkinosu sırtı ve de yapay yem ile
yakaladı. 3.5 saat mücadeleden sonra
da tekneye neredeyse bordalamasına
rağmen tekne handikapından dolayı
kakıçı vuramadı. Diğer bir yarışmacımız
ise 5 - 6 mil açıkta ve yine sırtı yöntemi
ile 3 adet orta boy balık ile en fazla balık
ödülünü kazandı.
İstedikten sonra oluyor demek…
Zaman alıyor, sabır gerektiriyor ama
oluyor. Üstelik daha maliyetli değil!
Dolayısıyla benim acizane kanaatime
göre, bu iki yarışmada da “Davranış
Etiği”, “Denge”, “Sırtı” ve “Offshore”
unsurları kazandı sayılır.
Şükürler olsun! Herkese tebrikler ve
teşekkürler. Tabii ki Rastgele…