DONDURMA
Üsküdar'ın o vakur kokusu burnumdaydı. Koşar adım iskeleye gittim. Zar zor
yetiştim vapura; beremi çıkardım, ellerimi ovuşturarak en üst kata, açıklığa
oturdum. Kar yağıyordu.
Hep en üst kata otururdum. Soğuk, sıcak, kar, yağmur, lodos, poyraz, ölü, diri
umursamaz, hep en üst kata, açıklığa otururdum. Orayı severdim. Orada
büyüdüm sayılırdı. İstanbul'a geldiğimiz günü hatırlardım. Kız Kulesi'ne baktım.
Kız Kulesi bana bakmadı, üzüldüm.
İlkokula yazılmamıştım o günlerde; fakat az kalmıştı. Babam bir gelsindi,
yazılacaktım. Babamı bekliyordum alt tarafı. Babam gelecekti, neden
gelmesindi? Annem bana hep babamın nereye gittiğini anlatırdı. Ben de gitmek
isterdim onun gittiği yere, annemin anlattığına göre çok güzeldi orası. Bunu
ona söyleyince ağlamıştı, ben de bir daha söylememiştim. Sonra bir gün annem
valiz hazırladı, valizimizi alıp İstanbul'a gittik. O gün bugündür İstanbul'dayım.
İlkokulu İstanbul'da okudum, babamı beklemeyerek.
Kalamış'ta oturuyorduk. Dayımlarla birlikte güzel bir evdeydik. Okula gidip
geliyordum. Sonra Gülten vardı, Gülten. Gülten'le oyunlar oynuyorduk. Biraz
büyüyünce denize de girecektim Gülten'le. Çok güzeldi Gülten. Çocukken
anlamıyordum, büyüyünce anlayacaktım.
Gülten'le Moda'dan vapura biner, Kabataş'a giderdik. Bunu hep yapardık.
Kabataş'tan dondurma alır, Moda'ya dönerdik. Gülten bazen benim
dondurmamdan isterdi, ben de verirdim. Bilirdim, o da bir dahaki sefere bana
dondurmasından verirdi. Gülten benim çocukluğumdu işte. O Kalamış'taki ev,
annem, dayım, yengem benim çocukluğumdu. Hoş, yengem acayip bir kadındı.
Durmadan başımı okşayıp, "Vah zavallı yavrum benim." derdi bana. Öyle
yaptığında annemin yanına kaçardım, annemin yanında öyle yapmazdı. Zavallı
değildim ben. Bana zavallı dediği için ona çok kızardım.
İlkokulda bir arkadaşım vardı: Semih. Semih çok iyi çocuktu. Arada bir bize gelirdi.
Geldiğinde Gülten, Semih ve ben oyun oynardık. Şişmandı Semih. Bazen Gülten
onunla, benimle konuştuğundan çok konuşurdu. O zaman çok üzülürdüm.
Semih'e "Şişko, şişko." diye bağırırdım. Semih ağlardı. Gülten çok kızardı bana
böyle yaptığım için. Şimdi düşünüyorum da, Gülten daha o zamandan koca bir
kadınmış. Ben belki de daha o zamandan Gülten'in içindeki kadını sevmiştim.
Vapur iskeleye yanaştı. İndim. Kar durmuştu. Gözüm dondurmacıyı aradı.
Önümden kalın, şapkası kürklü montları olan iki çocuk geçti. Biri kız, biri erkekti.
Vapurdan inmişlerdi. "Yazık," dedim içim