Bilakis Dergisi haziran sayısı Haziran 2014 | Page 29
BİR ŞARKI ÜZERİNE
Kapıdan adımımı dışarı attığımda birden yürüyesim gelmedi. Damların salyaları akıyordu. Gökyüzü
kapkara yüreğiyle içini dökmeye hazır vaziyetteydi. Bir köpek boş caddeyi koklaya koklaya
geliyordu. Toprak da kalmamıştı ki kokusu burnuma üşüşsün yağmurdan hemen sonra.. Başımı
gökyüzüne kaldırıp baktım. Cebimden sigara paketimi çıkardım ve bir taneyi hala gökyüzüne
bakarken yaktım. Ha yağdı ha yağacak diyordum. Birden bir damla düştü sonra peş peşe diğerleri.
Yağmur aniden hızlandı. Bu kadar çabuk hızlanan bir yağmura ömrümde sadece bir kere daha
yakalanmıştım, yanımda sen vardın. Birden aklıma geldin, içime doğru önce hafif bir çiselti şimdi
de sağanaktın. Erkin Koray’ın sesini duymaya başladım.
Yağmurun sesine bak
Aşka davet ediyor
Cama vuran her damla
Beni harap ediyor
Seninle çok şiddetli bir kavgaya tutuşmuştuk, o kadar şiddetliydi ki bulutlar leğenle pencereden su
döken teyzelere özenmişlerdi. Neden mi? Üzmeye görsün insan sevdiğini nedenler doğuverir her
yerinden. O da öyle bir nedendi işte en saçma yerinden. Kolundan tutup “dur” demiştim. “Nereye
gidiyorsun?” Kolunu şiddetle tutmama öfkelenmiştin. Seni tutuyordum ben, şiddetle hayatımda
tutuyordum. O bakışlarını unutamıyorum. Birden ağzından o söz çıkıvermişti işte. Birden hayatımın
bundan sonra artık güzel bir hayat olmadığını belirten o söz çıkıvermişti ve yağmur o an
şiddetlenmişti.”İstemiyorum artık seni!”
Bu yağmur seni benden
Alıp götüren yağmur
Aşkımızı sel gibi
Silip süpüren yağmur
Susuvermiştim öylece. Bir insan bu sözden sonra ne diyebilir ki? Aslında çok şey diyebilir dili
dönebilse eğer. Gözlerine bakmıştım, ağlamıştım. Sonra utanmıştım ağladığımdan. Sımsıkı
sarılmak için bir hamle yaptım, sen şemsiyeni açmaya çalıştın. Açılmıyordu bir türlü şemsiye ve
sırılsıklam olmuştuk. Ben de sana inat sarıldım. Önce kolların gövdelerimizin arasında ez [K