Eren Eyüboğlu Sabri Berkel
gerilmeler yaratma, kontrastlar yaratma, içeriye doğru çekme, ileriye doğru çıkışlar gibi�”
Prof. Dr. Kemal Ahmet Ar� konutlar inşa edilirken sitede duvar resimlerine yer verilmesi için Emlak Bankası yetkililerine yarışma açılmasını önerir. Yetkilileri ikna edemeyince işi bırakacağını söyleyerek isteğini kabul ettirir. Ar�, sonra da Akademi’ den arkadaşları olan ressamları davet ederek onlardan proje ister.“ Bunların hepsi görmüş geçirmiş insanlardı, kültürlülerdi. Hepsi de biliyordu resmin mekânı tamamlayan büyük bir eleman olduğunu; o bakımdan bilinçli olarak koydular.”
Sanatın en büyük çağına ancak mimarinin yardımıyla erişilebileceğini söyleyen Bedri Rahmi“ Mozaik Hakkında” başlıklı yazısında şöyle diyor�“ Şurası muhakkak ki herhangi bir tabloya en güzel ışığı, en uzun ömrü, en büyük seyirci kalabalığını, kısaca hayata karışma gücünü sağlayan mimaridir. Mimar eli değmedikçe resim bir göçebe hayat yaşamaya, daha doğrusu yaşamadan diri diri gömülmeye yahut da loş müze salonlarında uykuya dalmaya mahk�mdur.”
Bedri Rahmi bu işin sırrına varanlardandı. Batı sanatını iyi bilen bir ressam olarak sanatı kendi köklerinde arayan, sanatın halkla buluşmasının en çok kavgasını veren ressamlarımızdan biriydi. Bu yüzden 1950’ li 60’ lı yılların kısıtlı sanat ortamında İstanbul’ da büyük boyutlu mozaik panolara imza attı. Ne yazık ki Bedri Rahmi’ nin, resme en uzun ömrü kazandıran mozaikle yaptığı resimlerinin ömrü çok uzun olmadı. Halbuki bu teknik Roma’ da, Bizans’ ta uygulanmış, günümüze kadar ulaşmıştı. Sanatçının İstanbul’ da, en yoğun yapılaşmanın olduğu bölgede ve etrafı gökdelenlerle kuşatılan 4. Levent Toplu Konutları ve duvarlarındaki 4 mozaik panosu �biri kısmen tahrip edilmiş, diğer ikisi reklam panolarıyla kapatılmış� bu baskıya daha ne kadar direnebilir bilinmez. Bu arada Bedri Rahmi’ nin ve birçok sanatçının İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’ nda �İMÇ� bulunan mozaik panoları, rölyefleri de kentsel dönüşüm tehdidiyle karşı karşıya. 4. Levent Sitesi’ nde mozaik panoları bulunan Ferruh Başağa ile 2002 yılında �hayatta iken� yaptığım söyleşide yapım süreciyle ilgili şu bilgileri vermişti�
“ Kemal Ahmet Ar� muhtelif binalara mozaik panolar yapılması için bankayla anlaşmış. Nurullah Berk, Sabri Berkel, sonra ben, Eren Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Ercüment Kalmuk. Altı kişiden proje istediler. Projeleri verdik. Sonra Kemal Ahmet Ar� dedi ki� �Birkaç yer daha var, kim daha çabuk bitirirse ona vereceğim o yerleri’. Ben o zamanlar boştum, işsizdim. Bir an evvel evde gece-gündüz çalışarak o işleri bitirdim götürüp yerine taktım. �Tamam’ dedi ve bunun üzerine binanın arka cephesindeki yerleri 2-3 parti çalıştım. Sonuçta güzel bir iş oldu, o iş devam etseydi ve muhafaza edilseydi Türkiye için çok büyük bir kazanç olurdu. Bakıyoruz Avrupa’ nın birçok şehrinde hep mozaikler, freskler duvarları süslemiş. Bizde maalesef çoğu yok edildi. 1952’ de Lütfi Kırdar Salonu ilk yapıldığında İstanbul Fuarı diye bir sergi yapıldı. O sergiye giriş ve danışma büroları vardı. O büroların cepheye bakan kısmına, yola bakan cepheye mozaikten 10 m�’ lik büyük bir sanayi kompozisyonu yapmıştım. O da durdu durdu, bir de baktım, danışma büroları yok oldu. Oraya askeri bina yapıldı.”
Başağa, dış duvarlarında yapıtlarının yer aldığı 17. bloktaki dükkânlardan birinin iç kısmında da mozaik panosu olduğunu belirtmiş ancak bu pano bulunamamıştır.
Ayrıca sanatçının yıllardır ada vapurlarıyla önünden geçenleri selamlayan Heybeliada Deniz Lisesi’ nin cephesindeki,“ Preveze Deniz Savaşı” konulu Türkiye’ nin en büyük mozaik panosu �210 m��, binayla birlikte 1999’ da yıkılarak yok edilmiştir.
Açık alanlarda yapıtları bulunan ressamların, heykeltıraşların payına hep hayalkırıklığı düşmüştür. Ölümsüz olması gereken sanat ürünleri itilmiş kakılmış, horlanmış, siyasilerin hedefi haline gelmiş, bakımsız bırakılmış, kişisel beğenilerin kurbanı olmuş, depolara kaldırılmış, sürgün edilmiş, vandalların saldırısı sonucu tahrip edilmiş, değersiz görülerek yok edilmişlerdir.
Kente kimlik ve kişilik kazandıran, Cumhuriyet döneminin mimari özelliklerini taşıyan özgün yapılardaki değerli sanat ürünleri bu yapılarla birlikte yıkılarak; cam, çelik, betondan oluşan tekdüze çok katlı binalara dönüşüyor. Medeniyetin göstergesi olan boşluklar gittikçe daralıyor. Sanat tarihinin izleri hızla siliniyor, İstanbul görsel hafızasını yitiriyor. B +
62 B + SONBAHAR