Bu yazıyı okuyacaklara en önemli vereceğim tüyo; önce kendini bil, mesleğini sev, kendine güven ve bunu da karşıya işlet.
ve işletme programını bitirdim. Tamamen buraya yönelik. Ama orada da boş durmadım. " Madem obezitenin merkezi Amerika ' dayım, zayıflamaya yönelik hastane deneyimim olsun " dedim. Çok çabaladım. Orada bir öğrenci gibisiniz, Türkiye ' den gelmiş genç birisiniz herkes size kucağını açmıyor. Tanınmıyorsunuz, bilinmiyorsunuz. Çok uğraştım ve sonuçta o yaşlarda çok girişken biri değildim. Gidip de tanımadığım insanlarla kongrelerde " Merhaba, ben buyum şuyum " diye tanıtamazdım, utanırdım. Orada bunu aştım. Herkese gidiyordum, " Merhaba ben Türkiye ' den geldim. Aslında diyetisyenim ama burada öğrenciyim. Yanınızda gönüllü çalışmak istiyorum " diyordum. Gerçekten bu çok önemli asla hayallerinizden vazgeçmeyin, bir şekilde oluyor.
P: Cedars Sinai Medical Center’ daki çalışma hayatınızı değerlendirecek olursanız, size neler kattı?
B. Y: Belki 30-40 seminerden sonra bir gün birisi bir seminerin kahve arasında " Hadi gel yarın bir görüşelim " dedi. Yandakiler de " Ooo, çok şanslısın " dediler. Ben tabi farkında değilim, Cedars Sinai Medical Center. " Allah Allah hastane bile değil, kötü herhalde " diye düşündüm. Eve gittim hemen Google ' dan baktım. Amerika’ da sıralama sistemi var. Onkolojide bir numara, kardiyolojide iki numara, VIP hizmette bir numara. Ünlüler de orada tedavi görüyormuş. Gerçekten Amerika ' nın en prestijli hastanelerinin başındaymış. Ben sabah akşam oradaydım. Gönüllü hizmetin artık üstüne çıktım. Çünkü orası gerçekten bir derya deniz, ne kapsam benim için faydaydı.
P: Eğitiminizden sonra Türkiye’ ye geri dönme kararı aldınız, orada yaşamaya devam etmeyi hiç düşünmediniz mi?
B. Y: Çalıştığım yerden bana oturma ve çalışma izni alacaklardı. Kalabilirdim fakat o arada ailevi birtakım sıkıntılar, sağlık problemleri oldu. Ben de zaten orada ömür boyu yaşamayı düşünmediğim için kabul etmedim.
P: Türkiye ile Amerika arasında, çalışma sisteminden eğitim sistemine kadar sizin tespit ettiğiniz farklılıklar nelerdi?
B. Y: Eğitim sistemi konusunda bizim gerçekten çok yol almamız gerekiyor. Teknolojik altyapıları bizden çok daha iyi. Kitap donanımları, teknik ekipmanları … Tabii ben kaç sene önceden bahsediyorum. Bizim laboratuvarlarımızla onların laboratuvarları arasında dağlar kadar fark vardı.
Fakat yine her zaman olduğu gibi biz çok daha kapsamlı bir müfredattan geçiyoruz. Ben mesela orada kütüphanede çalışırken lisede gördüğümüz türev, integral gibi konuların orada üniversitede matematik bölümünde verildiğini gördüm. Bu beni şaşırttı. Sonra bizim okuduğumuz her şeyin çok da gerekli olmadığını anladım. Gıda mevzuatının hepsinin kodlarını ezbere bilmeye ne gerek var? Zaten çalışırken kimse sizden ezbere bilmenizi beklemiyor. Onlar işin daha gerekli olanlarını öğreniyorlar, onu gördüm. Bir de çok güzel branşlaşıyorlar. En önemli olan fark o. Herkes her şeyi bilmek zorunda değil. Bizde o beklenti var. Hastanelerde diyet teknikerleriyle çalışıyorlar. Diyetisyen, diyetisyenin altındaki tekniker... Çok iyi bir hiyerarşi var orada. En önemlisi, bir diyetisyensen her sene katıldığın seminerlerden puan toplaman lazım. Yoksa meslek sertifikan düşebiliyor. Dolayısıyla sürekli güçleniyorlar. Seminerlere katılmak zorunda olunca dernekler de güçleniyor. Mesleki anlamda da kendilerini güncelliyorlar. Bana göre eğitim alanında bu fark var. Yoksa bizde de çok güzel eğitim alınıyor, fazkası alnıyor. Ama arada biraz daha