POMPACI
‘Yoksa benzini
kim koyacak’
masası yerine organizasyon
şemasından başladı. Kendi tasarım
takımını kurdu ve mühendislerden
tasarımcılarını olabildiğince sıyırdı.
Yaratıcılık da böylelikle ortaya
saçıldı! İlk olarak çok iddialı
konseptler tanıttı. 1990 Laguna
Roadster bunların ilki olarak kabul
edilebilir. Her ne kadar Laguna adı,
Renault 21’in yerini alan orta sınıfa
gidecek olsa da aracın kendi,
Renault Spider’ın yolunu açtı.
Renault aslında ilklerin, yeniliklerin
markasıydı ama bunu vurgulamak
için çekici çalışmalar yapılmalıydı.
1991’deyse Scenic Concept geldi ve
araç seri üretime alındığında
kompakt MPV’nin yaratıcısı olarak
kabul gördü (Japonlar benzer
kompakt MPV’ler daha önceden
yapmış olsa da “Marketing is
Everything” mottosunu
hatırlayalım) ve markanın kasasını
ağzına kadar doldurdu. Hatta o
dönem Renault CEO’sunun
değimiyle, Scenic’ten kazanılan
parayla Nissan satın alındı! 1994
Argos Concept ise Renault’da seri
üretime geçmemiş olsa da Audi TT
gibi bir otomobilin esin kaynağıdır.
Bu noktada TT’nin
tasarımcısı-Günümüzün en büyük
otomobil tasarımcısı da olabilecek
kişi-Peter Schreyer’in Le Quement
ile bir kaç “wiese beer” içmişliği
olsa gerek! Bu bıyıklı abinin seri
üretim Renault modellerinin ilki ise
Twingo’dur ve bu konuda yorum
yapmaya çok gerek görmüyorum;
ilk üretiminin üzerinden 23 yıl
geçtikten sonra günümüzün minik
otomobil kültüdür!
Patrick Le Quement, doksanlarda
her biri yumurta gibi olmaya
başlayan otomobiller arasına grafik
öğeler ve sivri köşelerin olduğu
detaylar ekliyor, bazen de işi çok uç
noktalara götürüyordu. Initiale
Paris konseptinde Laguna II’nin
nasıl gözükeceğini gördüğümüzü
kaçımız fark ettik? Ya da seri
üretim Vel Satis’in iç mekanını…
1998’deki Vel Satis konseptinde
artık Le Quement ustalık dönemini
yaşıyordu. İlk tanıtıldığında ördek
poposuna benzetilen arka bölüme
sahip Megane II, böyle gözükecekti.
O yıllarda tanıtılan diğer konseptler
Talisman ve Koleos’u da
unuttuysanız bir hatırlayın derim!
NİSAN-MAYIS / 2016