Mayıs
2015
editör
S
ene 2005. Türkiye ile bir
alakası olmayan John
Perkins ‘Bir Ekonomik
Tetikçinin İtirafları’ adlı
kitabında anlatıyor; ‘Kendi
otomobilini üretemeyen ülkeye
borç verip otobanlar yaptırırız.
Sonra onlara arabalarımızı
satarız. Sonra bankalarını satın
alırız. O bankalardan halka
ucuz krediler verip daha çok
araba almalarını sağlarız.
Böylece verdiğimiz o krediyi
arabamızı satarak geri alırız,
hem de faiziyle. O ülkeye dünya
bankası ya da kardeş
kurumlardan kredi ayarlarız.
Ayarlanan kredi asla o ülkenin
hazinesine gitmez. O ülkede
‘proje‘ yapan bizim
şirketlerimizin kasasına girer.
Enerji santralleri, sanayi
alanları, limanlar, dev
MAYIS / 2015
Artık üretelim
şu otomobilimizi
havayolları yapılır. Aslında
insanların işine yaramayan bir
yığın beton. Bizim şirketlerimiz
kazanır o ülkedeki birileri de
nemalandırılır. Toplum bu
düzenekten hiçbirşey
kazanmaz. Ama ülke büyük bir
borcun altına sokulmuş olur. Bu
o kadar büyük bir borçtur ki
ödenmesi imkansızdır. Plan
böyle işler. Sonunda ekonomik
danışmanlar/tetikçiler olarak
gider onlara deriz ki; “Bize
büyük borcunuz var
ödeyemiyorsunuz. O zaman
petrolünüzü satın, doğal
gazınızı bize verin, askeri
üslerimize yer gösterin,
askerlerinizi birliklerimize
destek olmaları için
savaştığımız bölgelere
gönderin, Birleşmiş Millletler
de bizim için oy verin! Elektrik
su kanalizasyon sistemlerinizi
özelleştirin! Onları Amerikan
şirketlerine ya da diğer çok
uluslu şirketlere satın...” Sosyal
hizmetleri, teknik sistemleri,
eğitim kurumlarını, sağlık
kurumlarını hatta adli
sistemleri ele geçiririz. Bu, ikili,
üçlü, dörtlü bir darbeler
serisidir.’ Ne olur artık yılan
hikayesi haline dönen şu
otomobilimizi yapalım.
Yapabiliriz, hem de bayağı
iyisini yapabiliriz. Dilerseniz
Google’dan ‘otomobil yapan
Türk’ yazın, bakın karşınıza ne
örnekler çıkıyor. Bunlardan
birini desteklesek bile bu iş olur.
Volkicar’a bakın, Control 2-34’e bakın, Türk yapımı bu
otomobiller dünya arenasında
yarışıyor, tercih ediliyor. Neden
sokaklarımızda dolaşmasın?