Eylül
2015
editör
O
tomotiv dünyası
teknolojinin
maksimum şovunu
yapabildiği
arenaların başında geliyor. Her
yeni çıkan teknoloji, her icat
aradan çok zaman geçmeden
otomobillere uyarlanıveriyor.
Bu uygulamalar da en çok
tüketiciye yarıyor. Evet yarıyor,
ama ne kadar yarıyor? Aslında
samimi olayım mı? Benim için
çoğu bir anlam ifade etmiyor.
Örneğin park asistanı...
Benim için hiçbir anlamı yok.
Doğruyu söyleyin, hanginiz
ellerinizi direksiyondan çekip
de otomobilinizin kendi
kendine park etmesini
seyretmek ister? Ben
EYLÜL / 2015
Hormonlu güç
güç değildir
istemem. Bana park sensörü
yeter. Ya da bir step yukarısı,
geri dönüş kamerası.
Peki ya başka? Şerit asistanı
mı, çarpışma önleyici mi?
İnanmazsınız daha dün
çarpışma önleyici yüzünden
altımdaki otomobil, döner
kavşakta saçma sapan bir
yerde fren yaptı, arka
tamponuma ciddi bir darbe
aldım. Neyseki otomobillerin
tamponu artık darbelerde
kırılmayacak kadar esnek.
Şerit asistanı? Ülkemizde
adam gibi şerit mi var ki
asistana ihtiyacımız olsun?
Zırt pırt titreyen direksiyon,
koltuk ya da müzik kalitemi
bozan sesli vibrasyonlar...
Geçiniz. Koltuğa oturur
oturmaz kapatıyorum ne var
ne yok.
Evet bizim işimiz bu, her
yeni çıkan teknoloji bizim için
bir haber kaynağı, test
edilecek yeni bir ufuk. Ama biz
otomobil kullanmayı seviyoruz,
otomobillerin bizi kullanmasını,
bize karışmasını değil.
Hatta bana düşük
hacimlerden aşırı beslemelerle
astronomik güçler elde etmek
de saçma geliyor. 1 litreden
120 bg hiç de doğal değil,
hormonlu güçler bunlar.
Kullanırken de hissediliyor bu
yapaylık, silikonlular gibi;
uzaktan bakınca harika,
yaklaştıkça bomba.