KONGRE BİLDİRİLERİ
bütün avârız-ı dîvâniyye vergilerinden muafiyet verilmişti.79 Ayrıca diğer reâyanın ödemekte olduğu
bazı vergilerden de indirim yapılıyordu. Menteşe’de Beçin tuzlasında çalışan köylüler resm-i çifti 3
akça olarak ödüyor, bennak ve kara vergilerini ise ödemiyorlardı.80 Silistre’ye bağlı Tekfur köyündeki
tuzlada çalışanlar ispençe vergisini 12 akça ödüyorlardı. Oysa bu vergi diğer köylülerden 25 akça
olarak tahsil ediliyordu.81
Hem iskân hem de köprücülük hizmeti karşılığı verilen ilk vergi muafiyeti 1328 yılındadır. İzmit’i
fethe giderken Sakarya nehri üstünde yer alan köprünün çökmesi ve tamire muhtaç durumda olması
yüzünden bir süre beklemek zorunda kalan Orhan Gazi, 100 haneden fazla bir obayı köprü civarına
iskân edip bir köy kurdu ve köy halkını köprünün tamir ve muhafazası karşılığında her türlü vergiden
muaf tuttu.82 1428 yılında Ergene nehri üzerinde bir köprü yaptıran II. Murad, köprünün her iki tarafını
imâr ederek bir köy kurdu. Cami, han, hamam ve imârethaneden oluşan bir külliye yaptırdığı bu köyün
halkını, köprünün tamir ve muhafazasına karşılık bütün vergilerden muaf tuttu.83
Bazı şehir ve kasabaların halkı çeşitli nedenlerle vergi bağışıklığına kavuşabilirlerdi. Manisa, bu
şehirde sancakbeyliği yapan III. Murad’ın saltanatı zamanında avârız-ı dîvâniyyeden muaf tutulmuş
ve padişah tarafından şehir halkına muafiyet fermânı verilmişti.84Ayasuluk (Selçuk) kasabası halkı
“ücrâ yerde ve kıyısında ihtiyatlı mahalde” oturdukları için avârız-ı dîvâniyyeden muaftılar.85 Seyid
Gazi kazâsı halkı menzil masrafı olan 49.248 kuruşu karşılamak şartıyla avârız-ı dîvâniyyeden muaf
tutulmuşlardı.86
Sosyo-ekonomik sebeplerle Macaristan ve Gürcistan gibi sınır bölgelerinde yer alan sancaklarda
yaşayan zanaatkâr ve köylülere de bazı muafiyetler verilmişti. Toprakları taşlık ve tarıma elverişsiz
olan Gürcistan eyâletinde köylüler resm-i çift, resm-i nim, resm-i dönüm gibi arazi vergilerinden
muaftı.87 Köylülerin ürettiklerini, şehir ve kasabalarda yaşayan zanaatkârların imal ettiklerini alıcılara
sattıkları pazar ve panayırlarda satılan mallardan bâc-ı bazâr vergisi alınır, anılan vergi doğrudan
hazineye gelir kaydedilirdi. Bâc-ı bazâr vergisinden muaf tutulan satışlar da vardı. Budin, Estegon,
Seçen, Uyvar, Hatvan, Filek, Novigrad ve Segedin şehirlerinde faaliyet gösteren çanak-çömlek, testi,
kap-kacak imalâtçılarının yaptıkları ve aynı şehirde sattıkları eşyalar vergiden muaftı.88 Köylülerin
sırtlarında ve başları üzerinde pazara getirerek sattıkları tavuk, peynir, süt, yoğurt ve meyveden vergi
alınmazdı. Köylüler ve şehir sâkinlerinin bağ ve bahçelerinin ürünlerini köylerinde ve evlerinde
satmaları hâlinde bu ürünler, bâc-ı bazârdan muaftı.89 Pazarı olmayan köylerde satılan ürünler için de
bâc vergisi ödenmezdi.
Sonuç
XV.-XVIII. yüzyıllarda vergilendirmenin amacı öncelikle askerî harcamaları karşılamaktı. Vergi,
günümüzde olduğu gibi bir maliye politikası aracı değildi. Osmanlılar vergi muafiyetlerini söz konusu
harcamaları azaltacak ve toplumsal çatışmalara engel olacak şekilde kullanmaya gayret ettiler. Osmanlı
devlet düzeninde, hukukî ve malî yapısında vergi muafiyeti hem siyasî hem de malî ve ekonomik
olarak önemli işlevlere sahipti. Muafiyet, yönetenler ve yönetilenler arasındaki ayrımı açık şekilde
ortaya koymakta, yönetenlere çeşitli maddî imtiyazlar ve destekler vermekteydi. Ancak, şunu gözden
uzak tutmamak lazımdır ki bu imtiyazlar, verildiği kişinin ölümü ile sona eriyor varislerine intikal
79 Tuzcular hakkında bkz. Lütfi Güçer, “XVI.-XVII. Asırlarda Tuz İnhisarı ve Tuzlaların İşletme Nizamı”, İFM, C. XXIII, Sayı 1-2, 1963, ss.
101-vd.
80 BOA. Menteşe TTD No. 110. s. 71 b.
81 TKGM Silistre TTD No. 83, s. 320.
82 Hoca Sa’deddin Efendi, Tâcü’t-Tevârih, İstanbul, Matba’a-i Âmire, 1279 (1863), C. I, s. 35; Müneccimbaşı Ahmed b. Lütfullah, Camiü’dDüvel. Osmanlı Tarihi (1299–1481), yay. Ahmet Ağırakça, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995, s. 91.
83Âşık Paşa-zâde Ahmed Aşıkî, Tevârih-i Âl-i Osman, yay. H. Nihal Atsız, İstanbul, Türkiye Yayınevi, 1949, s. 171; Müneccimbaşı, a.g.e. s. 201.
84 Çağatay Uluçay, XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Saruhan’da Eşkıyalık ve Halk Hareketleri, İstanbul, Berksoy Basımevi, 1955, s. 41, 93.
85 BOA. Ayasuluk TTD No.285.
86 BOA. MAD. No. 4034, s. 52.
87 Gürcistan Kanunnâmesi’nden Barkan, a.g.e. s. 197.
88 Kanunnâme-i Reayây-i Budun ve Livâ-i Estergon ve Livâ-i Hatvan ve Livâ-i Novigrad’dan Barkan, a.g.e. s. 301.
89 Kanun-ı Hukuk ve Rüsûm-ı Livâ-i Serim’den Barkan, a.g.e. s. 312.
842
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
etmiyordu. Reâyanın mal varlıkları miras yolu ile varislerine intikâl ederken, ilmiyye sınıfı dışındaki
yöneticilerin mal varlıkları vefatlarından sonra hazineye geçiyordu. Dolayısı ile Batı’da olduğu gibi
feodal imtiyazlardan kaynaklanan bir sermaye birikimi teşekkülü söz konusu değildi.
Müslüman ve gayrımüslim din adamlarının vergiden muaf tutulması suretiyle devlet, halkın
günlük hayatının din etrafında şekillendiği bir çağ ve toplumda, halk üzerinde büyük etkisi bulunan
bu kişilere malî destek sağlıyordu. Macarların ve Slavların yaşadığı topraklardaki yerel nahiye ve köy
yöneticilerinin muafiyeti de halk üzerinde sözü geçen ve Osmanlı yönetiminin temsilcisi durumunda
bulunan bu kişilerin gücünü ve etkinliğini artırıyordu.
Yeni fethedilen, nüfusu az olan ya da yıllarca süren savaşlardan zarar gören yerlere iskân
edilenlere vergi muafiyeti vererek söz konusu bölgelerin nüfusunun artması ve tarım alanlarının
işlenmesi amaçlanıyor, mal varl