KONGRE BİLDİRİLERİ
3. Osmanlı Devleti’nde Vergi Muafiyeti Türleri. Ferdî Muafiyet, Toplu muafiyet
3.1. Ferdî Muafiyet
Ferdî muafiyet, kişinin herhangi bir hizmetinden dolayı kavuştuğu ayrıcalıktır. Bu kimselerin
eline bir ferman verilir ve bundan böyle kendisi hakkında elindeki fermana göre hareket edilirdi.29
Ferdî muafiyetler arasında en önemlisi din adamlarının muafiyeti idi. Anılan muafiyeti Müslüman
ve Gayrımüslim din adamlarının muafiyeti olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür.
Müslüman din adamları câmide görevli imam ve hatipler, ilmiye sınıfı mensupları, seyyid
ve şerifler, şeyhler ve hürmet edilen kişilerdi. Osmanlı Devleti’nde imam ve hatipler, hem râiyyet
rüsûmundan hem de avârız-ı dîvâniyyeden muaf olup, bazı yerlerde müezzinler de râiyyet rüsûmundan
muaftı.30 Müezzinler ile hâfız, muarrif, kayyum gibi câmi hizmetlileri ise yalnızca avârız vergilerinden
muaf tutulmuşlardı. Kadı, müderris ve mülâzım gibi ilmiye sınıfı mensupları hem râiyyet rüsûmundan
hem de avârızdan muaftılar.31
Osmanlı Devleti’nde Hz. Muhammed’in soyundan gelen seyyid ve şerifler de vergiden muaftı.
Bunlarla ilgili vergi muafiyetine ilişkin ilk belge I. Murad’ın Seyyîd Büzürg Ali’nin evlatlarını vergiden
muaf sayan 1385 tarihli fermanıdır.32 Seyyidlerin vergilerden muaf oldukları sonraki kânunnâmelerde
de belirtilmiştir.33 I. Ahmed kânunnâmesindeki bir hükümden seyyidlerin bir ara ağnam vergisinden de
muaf tutuldukları anlaşılmaktadır.34
Şeyhler, dergâh ve zâviyeler ile türbelerde hizmet görenler, hürmet edilen kişiler ve bunların
çocukları bazı vergilerden muaf tutulmuşlardı. Söğüt kazasındaki Gökçe Viran köyünde oturan İsa
Sofu isimli şeyhe Osman Gazi tarafından vergi muafiyeti verilmişti anılan şeyhin neslinin “muaf
ve müsellem” durumu XVI. yüzyılın sonların da devam ediyordu.35 Kosova’da I. Murad türbesinin
civarına yerleştirilen Müslümanlardan 15 kişi türbeye hizmet etmekle yükümlüydüler ve söz konusu
hizmetlerine karşılık avârız-ı dîvâniyyeden muaftılar.36 Malatya’da Kemahlu Baba zâviyesinde
ikâmet eden “İbrahim Edhem hazretleri dervişlerinden” 10 kişi türbeye hizmetlerine karşılık avârız-ı
dîvâniyye ve tekâlif-i örfiyye türü vergileri ödemiyorlardı.37 Şeyh Davud köyündeki zâviyede hizmet
gören Muhammed oğlu Şeyh Hacı, Şeyh Yakup ve Şeyh Hüseyin isimli kişiler, hizmetlerinden dolayı
ekip biçtiklerinin öşürünü zâviyeye gelenlere harcamaları karşılığında başka vergi vermiyorlardı.38
Selçuklu döneminde kendilerinden vergi alınmayan Şeyh Sadrüddîn Konevî’nin evlat ve dervişlerinden,
Karamanlılar ve Osmanlılar da vergi almıyordu. Mevlânâ Celâl’üd-dîn Rûmî’nin evlatları da vergiden
muaftılar.39 1584 tarihli Kırşehir ve 1587/1588 tarihli Konya tahrir defterleri, Hacı Bektaş köyünün ve
29 Kazıcı, a.g.e. s. 230.
30 İç İl Livâsı Kanunu’ndan Barkan, a.g.e. s. 50.
31 “Eimme ve hütebâdan resm-i râiyyet alınmaz, müezzin ve kayyumdan alınır.” [Halil İnalcık, “Osmanlılar’da Raiyyet Rüsûmu”, Belleten, C.
XXIII, Sayı 92, 1959, s. 598, not. 118]; “Bir kimsenin defterlü reâyası imam ve hatib olsalar, resm-i bennak ve mücerretleri alınmaz. Kat’a rüsûm-ı
râiyyet vermezler. Bu hizmetten ref olunsalar geri alınır.” [Kânunnâme-i Âl-i Osman, yay. Mehmed Arif Bey, İstanbul, Matba’a-i Âmire, 1329, s.
55]; “Sipahinin defterlü reâyâsı imam ve hatib olsa, onlardan bennak resmi alınmaz, imam ve hatibler hizmette oldukça râiyyet rüsûmu alınmaz.
Defterde râiyyet yazılıp kadı, müderris ve mülâzım olsa bennak resmi ve mücerred resmi alınmaz, danişmendden de alınmaz. Amma bu hizmetten
azl olursa alınır.” Budin Kânunnamesi, yay. Sadık Albayrak, İstanbul, Tercüman Yayınları, t.y. ss. 205–206]. “İmam ve hatiblik, müezzinlik
yapanlardan avârız-ı dîvaniyye ve âdet üzere alınan vergi, resmî belge ile kadı ve müderris olanlardan râiyyetlik vergisi alınmaz.” [Kânunnâme-i
Ehl-i Hıref, yay. Abdurrahman Uysal, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1982, s. 28].
32 Tahsin Öz, “Murad I ile Emir Süleyman’a ait iki Vakfiye”, Tarih Vesikaları Dergisi, C. I, Sayı 4, 1943, ss. 243–244.
33 “Eğer sahîh’ün-neseb seyyîd iseler, ellerinde İstanbul nâibinden temessükleri ve şecereleri var ise, defterde râiyyet yazıldığına itibar yoktur. Eğer
yoğ ise defter mucebince resm-i bennakları alınır” [Rüsûm ve Tapuya Müteallik Olan Kânun, s. 160 a’dan, Kazıcı, a.g.e. s. 226; Albayrak, a.g.e.
s. 206].
34 “Sahîh’ün-neseb sâdattan rüsûm-ı bennak alınmaz. Sâbıkda mülk-i koyunlarından dahî adet-i ağnam alınmaz idi. Bâ’dehu kendi maişetleri içün
yüz elli re’s koyunlarından alınmayub ziyâdesinden alınacağı fermân olunmuştur”
35 TKGM Hüdavendigar TTD No. 585’ten Refet Yınanç, “Söğüt Vakıfları”, Sosyoloji Konferansları, 22. Kitap, 1988, s. 63.
36 BOA. Vulçıtrın TTD No. 133, s. 599, TKGM Vulçıtrın TTD No. 124, s. 390’dan İsmail Eren, “I. Murad Hüdâvendigâr Türbesine Ait Tarihî
Bir Belge”, Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, C. 4-5, 1975, ss. 67-80.
37 Kanunî Devri Malatya Tahrir Defteri (1560), (Haz. Refet Yinanç-Mesut Elibüyük), Ankara, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları,
1983, s. 505, 510.
38 BOA. Birecik TTD No. 184, s. 57’den Kazıcı, a.g.e. ss. 226.
39 Uzunçarşılı, a.g.e. s.148.
838
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
Konya’nın Türbe-i Celâliye mahallesinin avârız-ı dîvâniyye ve tekâlif-i örfiyyeden muaf olduklarını
yazmaktadır. I. Selim döneminde düzenlenen Konya tahrir defterine göre, bazı vakıf köylerinin halkı
avârız-ı dîvâniyye vermiyordu. Hacı Bektaş köyünde oturan 81 kişi dergâha hizmet ettikleri için
resm-i çift ve resm-i bennaktan muaftılar.40 Konya’da Kızılviran karyesinde oturan Şeyh Taşkun’un
evlatlarından avârız-ı dîvâniyye alınmamakta olup, bu şahısların âşar ve tekâlif-i örfiyye vergileri de
zâviyede harcanması için alınmazdı. 41
Gayrımüslim din adamları, diğer İslâm devletlerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde de
bâzı vergilerden muaftılar.42 I. Bayezid, II. Murad ve II. Mehmed keşişlere cizyeden muafiyet
tanımışlardı.43 Sultan II. Mehmed’in İstanbul’un fethinden sonra Ortodoks Patriği seçilen Gennadios’a
verdiği çeşitli muafiyetlere dair fermanda “Kimse Patrik’e tahakküm itmesün, kim olursa olsun hiçbir
kimse kendüsine ilişmesün, kendüsi ve mâiyetinde bulunan papaslar her dürlü umûmî hidmetlerden
müebbeden muaf olsun”44 ifadesi yer almaktaydı. Anılan fermanda belirtilen umumî hizmetler, vergi
gibi sorumluluklardı.45 Fransa’ya 1673’te yapılan bir ahidnâme ile verilen kapitülasyonlar arasında
papazların vergi muafiyetine dâir “Kuds-i Şerîf dâhilinde ve hâricinde ve Kamâme nam kilisede
kadimden ola geldiği üzere temekkün eyleyen Frenk rahiplerinin ellerinde olup, kimesne duhûl
eylemeye ve tekâlif talebiyle rencide etmiyeler” şeklinde bir hüküm de vardı.46
Gayrımüslim din adamlarının vergi muafiyeti kânunnâmelerde belirtilmiştir.47 Bu muafiyete
şeyhülislâm fetvâlarında da rastlanır. Şeyhülislâm Ebussûud Efendi, fetvâlarında halkla ilişkisi
olmayan zımmî din adamlarının vergiden muaf olduğunu belirtmiştir.48
Din adamları dışındaki kimseler de çeşitli hizmetlerinden dolayı bazı muafiyetlere kavuşur, söz
konusu kimselere bu muafiyetlerine ilişkin “Berât-ı Tarhanî” denilen bir ferman verilir ve buna göre
hareket edilirdi. Bu tür muafiyetin ilk örneğine I. Murad zamanında rastlanmaktadır. Bu hükümdar
tarafından, devletin sürekliliği için dua etmesi şartı ile Ahî Musa’ya verilmiş olan ve adı geçeni bütün
tekâlif-i örfiyye ve avârız-ı dîvâniyye vergilerinden muaf tutan 767/1366 tarihli bir berattan söz edilen
vakfiye, bugün elimizdedir.49
Donanmada mimarbaşı olarak görev yapan Dimitri isimli gayr-ı müslim bu görevinden dolayı
cizyeden muaf tutulmuştu.50 Asker olmamakla birlikte ülke için büyük hizmetler yapan kişiler de
vergiden muaf tutulmaktaydı. Budin üzerine hücûm eden Almanlara karşı ateşlenen ve ateş almayan
topun, gömleğini yırtıp içine koymak suretiyle patlamasını sağlayan bir Yahudi kadını ile ailesi,
Kanûni Sultan Süleyman’ın emri ile bütün vergilerden muaf tutulmuştu.51
Osmanlı İmparatorluğu’nda Macarların yaşadığı nâhiye ve köyler biro denilen, Slavların yaşadığı
nâhiyeler kinez, köyler ise piremikür adı verilen, nâhiye ve köy kethüdâları/muhtarlar tarafından
yönetilirdi.52 Biro ve knezler hizmetlerine karşılık cizye, resm-i kapı ve ispençe vergisinden muaftılar.
Piremikürler ise cizye verirler ancak, avârız-ı dîvâniyye ve tekâlif-i örfiyye vergilerini ödemezlerdi.53
40 İbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi, Konya, Yeni Kitap Basımevi, 1964, s. 682.
41 Uzunçarşılı, a.g.e. s. 152.
42 “Ermeni Patriği Basil’in isteği üzerine Sultan Melikşah 1090 yılında kiliselere, manastırlara ve rahiplere konmuş olan vergileri affederek
onlara bu hususta ferman vermişti”, Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, İstanbul, Dergâh Yayınları, 1980, s. 325.
43 Nicoara Beldiceanu, XIV. Yüzyıldan XVI. Yüzyıla Osmanlı Devleti’nde Tımar, (Çev. Mehmet Ali Kılıçbay), Ankara, Teori Yayınları, 1985,
s.39.
44 Osman Nuri Ergin, Türk Tarihinde Evkaf, Belediye ve Patrikhaneler, İstanbul, Türkiye Basımevi, 1937, s. 70.
45 Hıristiyan din adamlarına verilen imtiyazlara bir örnek olarak bkz. Fatma Acun, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Gayri Müslim Din Adamlarına Verilen İmtiyazlar: 16. Yüzyılda Tur-ı Sina Manastırı”, XIV. Türk Tarih Kongresi, 9-13 Eylül 2002 Ankara, II. Cilt II. Kısım, Ankara,
2005, s. 1403-1411.
46 Mahmud Mesud Paşa, Mecmuâ-ı Muâhedat, İstanbul, Matba’a-i Âmire, 1273 (1857), C. 1, ss. 4–14.
47 “Defterde yazılı zımmî râiyyet sonradan papaz olup, ehl-i kisb olsa harac ve ispençesi alınır. Amma rahib, gayr-ı muhâlit olup ve dine mülâzemet
edip halkın tasadduku ile mâişetini temin etse nesne alınmaz” [Rüsûm ve Tapuya Müteallik Olan Kânun, s. 159’dan, Kazıcı, a.g.e. ss. 227-228;
Albayrak, a.g.e. s. 209].
48 M. Ertuğrul Düzdağ, Şeyh ül İslâm Ebu’ssuud Efendi Fetvaları Işığında 16. Asır Türk Hayatı, İstanbul, Enderun Yayınları, 1972, s. 105.
49 Tahsin Öz, “Murad I ile Emir Süleyman’a ait iki Vakfiye”, Tarih Vesikaları Dergisi, C. I, Sayı 4, 1943, ss. 241–244.
50 Ahmed Refik, Hicri On İkinci Asırda İstanbul Hayatı, İstanbul, Devlet Matbaası, 1930, ss. 101–102.
51 Fairfax Downey, Kanuni Sultan Süleyman, (Çev. Enis Behiç Koryürek), İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1975, s. 155.
52 Kanun-ı Öşür ve Harac ve sayir Rüsum ve Bac-ı Reayay-ı Livâ-i Pojaga’dan Barkan, a.g.e. s. 306.
53 Sadık Müfit Bilge, Osmanlı’nın Macaristanı, İstanbul, Kitabevi Yayınları, 2010, ss. 85-86.
Arşiv Dairesi Başkanlığı
839