B İ L D İ R İ L E R | Page 706

KONGRE BİLDİRİLERİ 1. Arazinin verimliliği,32 2. Osmanlı hakimiyetinin yerleştiği dönemde halen yerel halkın aşina olduğu hukuki ve mali uygulamalardı.33 Bu açıdan genel bir değerlendirme yaparsak, şunu rahatça söyleyebiliriz: Osmanlı devletinin mali politikaları daha önce bu toprakların idaresini yapmış devletlerinki ile aynı kıstaslara dayanmaktaydı. XV ve XVI. yüzyıllarda, bu doğrultuda bir devamlılık söz konusudur. Ancak, adı geçen bölgenin yerel coğrafi özellikleri dolayısıyla İşkodra ve Karadağ bölgesi tek ve aynı arazi ve mali rejimine tabi tutulmadı.34 XVI. yüzyılın ikinci yarısında Ebusuud efendi tarafından yapılan Kanûn-ı Osmanî’nin islamlaştırma çabasının,35 1570 ve 1583 tarihli İşkodra kanunnamelerinde etkisini görmekteyiz. Ziraat edilebilen topraklarda öşrün tutarı toprağın verimliliğine göre tahsil edilmesi öngörülmüştü. Bu hüküm İşkodra ovasında uygulanmıştır;36 Osmanlı sancak kanunnamelerinden Venedik’in de böyle bir mali politika uygulamış olduğunu öğreniyoruz.37 İşkodra sancağının diğer nahiyelerinde Osmanlılar, yerinde buldukları filorici ve aşar sistemini korumuşlardı. Filorici sadece hınta, hinne ve na’l-baha vergilerini vermekteydi. Hınta aslında Venediklilerin topladıkları mod adlı verginin Osmanlıca karşılığıdır ve 80 akçe tutarındaydı. Hinne ise, Venediklilerin topladıkları dukat (ocak başı) adlı verginin Osmanlıca karşılığıdır ve 52 akçeye denk gelmekteydi. Na’l-baha vergisi ise, Slav kökenli obrok vergisinin Osmanlıca karşılığıdır.38 İşkodra sancak kanunnamelerinde ilginç olan, XVI. yüzyılın ikinci yarısında hazırlanan kanunnamelerde de adı geçen vergileri veren filoricilerin halen var olması ve İşkodra nahiyesinde bu mali statünün hakim olduğunun görülmesidir. Ancak kanunnameler, filorici ile öşür veren köylüler arasında sıkı bir çekişmeden bahsetmektedirler. İktisadi durumları daha iyi olan filoriciler, aşar veren konumuna düşmeyi istemiyor, Osmanlı öncesi mali durumlarını korumakta ısrar ediyorlardı.39 XVI. yüzyılın ikinci yarısından başlayan gelişmeler, Osmanlı devletinin filorici statüsünün ortadan kaldırılması ve yerine aşar sistemine geçilmesi konusunda ısrarcı olduğunu göstermektedir.40 Arazinin verimli olması bu ısrarın temelinde yatan en önemli faktördür. Karadağ bölgesinde arazinin taşlık ve verimsiz olması, Osmanlıları Ulah adetini olduğu gibi kabul etmeye sevketti. Bu statüye tabi olan köylü, yıllık olarak 55 akçe vermek zorundaydı: 33’ü Hazine’ye, 20’si sancakbeyine, kalan 2 akçesi ise her yıl cizye toplamaya gelen sultanın kullarına.41 Ulah adetini Osmanlılar XVI. yüzyılın ikinci yarısında da korumuşlardı. Bu da, Osmanlı devletinin, yönetimine yeni giren ve kendi dinini paylaşmayan yerli halkın sosyal huzurunu ve moralini bozacak yeni mali uygulamaları getirmemiştir.42 Yeni mali uygulamaların getirilmesi şöyle dursun, yerli halka olağanüstü vergiler verme konusunda muafiyet tanınmıştı.43 Karadağ sancağı sınırları içeresinde işletilen çiftlik için, yaygın olarak bir Slav terimi olan baştina kullanılmaktadır. Bu bölgenin daha önceki dönemde Slav hakimiyetinin altında olması ve yerli halkın gayrimüslim olması tabii ki bu terimin kullanılmasında başrol oynamıştır.44 Osmanlı devletinin hedefi, fiziki olarak hali ve muattal olan, yani tam olmayan baştinaları verimli hale dönüştürmektir, ancak bunu yaparken halka zulmederek değil, reayanın kendi işlemek istedikleri ve karşıl