KONGRE BİLDİRİLERİ
haracî araziden (ki mirî arazi de aslı itibariyle haracî arazidir) alınan harâc-ı mukâseme ve harâc-ı
muvazzaf yahut bunları karşılayan çeşitli isimlerle anılan tekâlif, şer‘î hükümler gereği, bölgeden
bölgeye değişecektir. İşte bu değişkenlik sebebiyle Osmanlı ülü’l-emri, her eyâlet bazan sancak için,
umumî Osmanlı Kanunnâmesini esas alarak, farklı hükümleri tanzim eden hususî sancak yahut eyâlet
Kanunnâmeleri tanzim etmiştir. Genellikle bu hususî kanunnâmeler, eyâlet ve sancaklara ait mufassal,
ba’zan da mücmel defterlerin başına konmuştur. Kanunnâmeden önce veya sonra da, tahrir konusu
eyâletin ismi, zamanın sultanı, onun fermanıyla bu işlemin yapıldığı, emin ve kâtibin isimleriyle tahrir
tarihini ihtiva eden bir mukaddime yer alır.7
1. Hukuk Tarihinde İlk Tapu Kanunâmesi
Kanaatimize göre Fâtih devrine ait kanunnâmelerin en önemlilerinden biri de “Kanunname-i
Kitâbet-i Vilayet” denilen tapu-Tahrir kanunudur. Zira bu kanun Türk hukuk tarihinde bilinen ilk tapu
kanunu olduğu gibi, dünyada da ilk tapu kanunu özelliğini hâizdir. Ayrıca tapu-Tahrir defterlerinin nasıl
kaleme alındığını bütün tafsilâtıyla düzenlemektedir. Kanun metninde geçen “babam Hüdâvendigâr
ruhu içün”8 gibi ifadelerden ve kanunun üslûbundan, Fâtih devrine ait olduğu tahmin edilmektedir.
Ancak kesin tarihi belli değildir. Bir kısım araştırmacılar, I. Murad (1362-1389) zamanında Timurtaş
Paşa tarafından hazırlanmış olabileceğini belirtmişlerse de, elde bu iddiâyı destekleyecek delil yoktur9.
Böylesine önem arzeden bu Kanunnâmenin elimizde dört nüshası vardır:1) Topkapı Revan. No:1935,
vrk. 81/b-85/a’daki temel nüshadır. 2) Yine Topkapı R.1936’daki benzer nüshadır. 3) İstanbul Ün. Ty.
No: 2753, ,Vrk. 42/b-47/a’daki nüshadır. 4) Parıs, Bib. Nat. ms. fonds turc anc. 35, Tşrk. 49/b-54/
b’deki önemli nüshadır. Ayrıca bu kanunnâme esas alınarak Kanunî devrinde de iki tapu kanunu
kaleme alınmıştır10.
22 maddeden meydana gelen Kanunnâme, bir tapu Tahrir defterinde bulunması gereken bütün
hususları tanzim etmektedir. Meşrûiyet kaynağını ve hukukî tahlilini şöylece özetleyebiliriz:
Hz. Ömer’in tatbikat ve ta’limâtı, Diğer bütün müslüman devletlere örnek teşkil etmiş ve bilhâssa
Osmanlı Devleti, yeni fethedilen arazinin Tahririni yapma ve defterlerde tesbit etme hususunda
zirveye yükselmişlerdir. Bu mevzuda yapılan ilk hukukî düzenleme olan “Kanunnâme-i Kitâbet-i
Vilâyet”e göre, fethedilen arazilerin nüfûsu, arazinin durunın ve benzeri hususlar, tescil gayesi ile
resmi görevliler tarafından muntazam bir şekilde yazılır ve resmen muhâfaza altına alınan defterlere
kaydedilir. Arazinin bu şekilde yazım işlemine talırîr denir. Tahrir işlemini iki memur yürütür: defter
emini ve vilâyet kâtibi. Defter eminine muharrir i memâlik, muharrir veya il yazıcı denir. Tâhrir
neticesinde iki çeşit defter ortaya çıkar: Birincisi, mufassal defterdir ki, ilgili bulunduğu arazinin
köyleri, mezraları, ormanları, kışlakları ve bütün arazi çeşitleri ile bunların kime ait olduğu, re’âyâsı,
gelir çeşit ve mikdârları ve ödeyecekleri vergiler bunlara kaydedilir. İkincisi; icmal defterleridir ki,
bunlarda sadece arazilerin hâs, tımar ve zeâmet olduğu, sâhipleriyle birlikte kaydolunur. Osmanlı
ülkesinin tamamı bu usûle göre Tahrir edilmiş ve 100’ü küsûr tapu defteri meydana gelmiştir11.
Tapu-kadastro işlemlerini Tanzimat’tan önce Bab-ı Defterî veya defterhâne denilen müessese
yürütmektedir. Tanzimat’tan sonra Defter-i Hâkânî Nezâreti kurulmuş ve 1263/1847 tarihinde kabul
edilen yeni Tapu Nizamnâmesi i H]