KONGRE BİLDİRİLERİ
ortaya koyar. Siyasi bünyeler içinde Osmanlı arşivi de dikkate değerdir1. Osmanlı arşivi içinde bulunan
ve üzerinde henüz çok fazla araştırma yapılmadığı için hakkında sınırlı bilgimiz bulunan kale ve
mustahfızân defterlerinin Osmanlı teşkilat yapısı içinde taşra teşkilatının anlaşılması açısından önemli
bilgiler içerdiği anlaşılmaktadır. Ancak bugüne kadar yapılan araştırmaların daha ziyade sanat tarihi
ve mimari alanla sınırlandırılmış olması kale teşkilatının sosyo-ekonomik boyutunun ikinci planda
kalmasına sebep olmuştur. Sosyal ve ekonomik hayatın korunması amacıyla oluşturulan savunma ve
taarruz mekanizması olarak adlandırabileceğimiz kale teşkilatı; işleyişi, yapısı, görevlileri ve taşranın
içtimai yapısına etkisi açısından önemli bir konum oluşturmaktadır. Aynı zamanda Osmanlı şehrinin
merkezini oluşturan kalenin askeri açıdan olduğu kadar idari açıdan da bir fonksiyonu bulunmaktadır.
Kale, stratejik bir yeri korumak veya gerekli askeri kuvveti barındırmak üzere tahkim edilmiş
yapı anlamına gelmektedir. Askeri mimari çerçevesinde adlandırılan kaleler genellikle yol kavşakları,
önemli bir yere ulaşan ana yollar, geçit yerleri, dağlar arasındaki boğaz, denize uzanan burun, kıyıdan
uzaktaki adacıklar, köprübaşları ve önemli yerleşim merkezleri gibi stratejik yerlerde arazinin doğal
özelliklerinden de yararlanarak inşa edilmektedir. Aynı zamanda kale için seçilen yerin kolay ve
az kuvvetle savunulabilecek, gerektiğinde içerdekileri kolayca tahliye edebilecek ve uzun süreli
kuşatmalarda barınma ve su ihtiyacını sağlayacak imkânlara sahip olması önemlidir2. Bu bağlamda
kale bir yerleşim yerinin veya şehrin hem surlarla dış sınırlarını çizerken aynı zamanda iç kale
yapılanmasıyla şehrin merkezini oluşturmaktadır.
Osmanlı döneminde kale yapılanması üç ana bölümden oluşmaktadır. Bunlar iç kale, dış kale
ve varoş olarak tabir edilen ana bölümlerdir. Bunların yanı sıra kalenin burç, hisar peçe, kale bedeni,
sur, mazgal, şahnişin gibi mimarî ayrıntılarını ihtiva eden bölümleri bulunmaktadır. Kale mimarisinin
önemli kısımlarından biri olan kule ya da burç terimi, bir şeyin sağlam ve muhkem tarafı anlamına
gelmektedir3.
Osmanlı kalelerinde, ahmedek olarak da adlandırılan iç kalede komutan konağı, idari binalar
yanında ayrı bir yapı halinde ibadet yeri bulunmaktadır. Kalenin içinde ayrı binalara yerleştirilmiş
muhafız garnizonu koğuşları ile birlikte yiyecek saklamak üzere ambarlar ve su ihtiyacını karşılamak
üzere sarnıçlar yer almaktadır4. İç kale, askeri işlevinin yanında konağı ve bazı yerleşim alanlarını
da bünyesinde barındıran bir yapıdaydı. Bazı iç kalelerin şehrin savunmasını üstlenen bir tür merkez
veya kışla biçiminde görev yaptığı görülürken aynı zamanda şehrin idari kadrosunun konaklarını ve
müştemilatını barındıran bir tür mülkî idareyi yürüttüğü görülmektedir5. Dış kale şehrin dış sınırlarını
çeviren sur ile iç kale arasında kalan alana verilen addır. Dış kale surları genellikle şehirleri çepeçevre
sarmakta ve şehre gelen ana yollardan şehre girişin yapılacağı kısımlarda kapılar ihtiva etmekteydi.
Şehre giriş kapılarından kale erlerinden kapıcılar görevli idi. Dış kale aynı zamanda bir yerleşim
bölgesidir. Osmanlı şehirlerinin birçoğunun temeli öncelikle kale içerisinde oluşturulmuştur. Şehirlerin
nüfusu önceleri kale içlerinde yoğunlaşırken daha sonraları nüfusun artışı ve şehrin merkezinin
büyümesi gibi sebeplerle bu yoğunluk sur dışına taşmaya başlamıştır. Özellikle 16. yüzyıldan itibaren
şehir yerleşmesinin daha ziyade sur dışına taşmasına rağmen kale içi yerleşimi belli bir yoğunluğu
korumuştur6.
1 İsmet Binark, Arşiv ve Arşivcilik Bilgileri, Ankara 1980, s. 11.
2 Kale yapısı gibi görülen ancak kaleden ayrı tutulması gereken hisar ve palanga gibi yapılar daha küçük ya da farklı fonksiyonlar görmektedir.
Palanga, kazık çakmak suretiyle çevrilmiş çit benzeri yapıların oluşturduğu tahkim yönteminin en eski biçimidir. Hisar ise daha ziyade bir
şehrin surlarını ihtiva eden yapılar olarak adlandırılmaktadır, bkz. Semavi Eyice, “Kale”, TDV İslam Ansiklopedisi, 24, İstanbul 2001, s. 234;
Nazmi Sevgen, Anadolu Kaleleri, Ankara 1959, s. 8-9; Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, II, İstanbul
1983, s. 752.
3 Eyice, “Kale”, s. 235.
4 Sevgen, Anadolu Kaleleri, s. 8.
5 Zeki Sönmez, “Osmanlı Kale Mimarisinin Ana Hatları”, Elektronic Journal of Oriental Studies, IV (2001), s. 1-18.
6 Şehrin en eski yerleşim kesimi ve en güvenilir bölgesi olmasından dolayı kale içinde oturmak aynı zamanda bir prestij göstergesi sayılmakla
birlikte sakinlerinin hizmetlerine karşılık bazı vergilerden muaf tutulmaları bu yoğunluğu artıran sebepler arasındadır, bkz. Sevgi Aktüre, “16.
Yüzyıl Ankara’sı Üzerine Bilinenler”, Tarih İçinde Ankara Eylül 1981 Seminer Bildirileri, Ankara 1984, s. 1-17.
380
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
Bu kısımlardan başka varoş tabir edilen kalenin bir diğer bölümü de sur önünden itibaren ve
çevresinde teşkil edilen yerleşim bölgesidir. Surların ticaret yollarına en yakın olan kapısının
seçildiği ve tahte’l-kal’a olarak da adlandırılan varoş kısmı alışverişin sağlandığı bölgedir. Alışverişin
gerçekleştiği bu kısım, kale içinde yaşayan halkın ihtiyaçlarını karşılamaya yardımcı olmaktadır. Bu
yerleşke, kale-şehir yapılanmasının hâkim olduğu Osma