B İ L D İ R İ L E R | Page 388

KONGRE BİLDİRİLERİ 374 her halde aynı terkiple aynı kişi tasarruf etmiştir. İşin enteresan yönü: adı geçen iki tarih arasında sıkça bayağı uzun müddetin geçmiş olduğudur. Tipik bir örnek olarak Szerém/Sirem sancağının bir sipahisini gösterebiliriz.15 Bu kişiye H. 1004 yılında tevcih edilen tımar üzerine şu kısa not ilâve edilimiştir: “mukarrer edüb tecdid-i berat eyledi, fi 14 cemaziül­ahir sene [10]26”. Demek ki iki olay arasında 22 kamerî yıl geçti ve adı geçen gelirler aynı zatın kullanımında kaldı. Hatta beratını yeniledikten sonra ileride de bunları tasarruf edebileceğini haklı olarak ümit edebildi. İkinci ve başlangıç tarihi tekrar H. 1004 olan misalimizin metni şöyle: “Liva-i mezburda ahar tımar alub tec­did-i berat eylemişdür. Fi 18 ... ? (ayın adı okunamadı) sene 1031. Mirmiran berat şod sene 1032.”16 Tımar eri bu sefer 28 kamerî yıl için aynı yerlerin varidatını toplayabildi.17 Bu verilerin sayesinde diyebiliriz ki daha önce terkibi ve yeri sıkça değişen dirliklerin bir kısmı her iki açıdan sabit olmağa başladı. Tımar ruznamçelerindeki ek notların bir sonraki kategorisi dirlik sahibinin ölümünü izleyen durumu aydınlatıyor. Bunlardan babalardan oğullara intikal eden dirlikler özel ehemmiyet taşıyor, çünkü bunlar görünüşte ve büyük olasılıkla pratikte de ister terkibi ister değeri açısından her hangi bir değişikliğe uğramadan sipahizadeye tahsis edildi. Başka bir deyişle tımar ve ziametlerin ihtimalen hep büyüyen bir kısmı veraset yoluyla bir nesilden başka bir nesle geçti.18 Halbuki I. Süleyman devrinden kalma kanunnamelerde dirliğin yalnız belirli bir değer teşkil eden bölümü bir sonraki kuşağın temsilcilerine tevcih edilebildi.19 Adı geçen uygulama ile bu kural çiğnendi. 2. Tımar sistemi ile alâkalı eş zamanlı mevzular 2/a. Şu noktaya kadar tımar ruznamçe defterlerinin zaman geçişiyle meydana gelen değişiklikler açısından ne gibi veriler içerdiğini ele aldık. Şimdi eş zamanlı kullanımları için bir kaç örnek vermek istiyorum. Bu ciltlerden bazılarının hazırlanışı yeni bir padişahın cülus tarihine rastladı. Aynı yılda bir tahrir emr edilmemişse ve dolayısıyla bir icmal defteri yapılmamışsa (ve bu 16. yüzılda bile vuku bulabilmişti, 17. yüzyılda ise olağan durumdu) ilgili sancak ve vilayet hakkında senkronik bir manzara ancak üzerinde durduğumuz kaynak türünden sağlanabilir. (Tabiatıyla her sipahinin beratının yenileştirmesi yükümlülüğüne uyup uymadığından emin olamayız.) Macaristan’a ait bu kapsama giren örnekler 17. yüzyılın kimi ruznamçeleridir.20 Demin anılanın yan kategorisi bir tahrir sırasında tutulan ruznamçe defteridir,21 zira bu tür kayıtlar dirliklerin meydana gelişindeki yöntem ve pazarlıklara belirli bir ışık tutar. 2/b. Tımar ruznamçelerinin sunduğu eş zamanlı bilgilerden bir başkasına işaret etmek de isabetli oluyor. Macaristan’daki icmal defterlerinde ziametler umumiyetle, sancakbeyi hasları ise daha seyrek, sahiplerinin yalnız ilgili sancakta tasarruf ettikleri gelirleriyle gösterilmektedir ve bağışlanan meblağın bir kısmı başka bir idarî birimde verilmiş ise buna hiç değinilmemektedir. İlgili kayıtlar bu durumda “an ziamet” ile başlıyor ve bu terim de listenin tam olmadığının belirtisidir. Ruznamçelerde ise hemen hemen her dirlik tüm ayrıntılarıyla kaleme alınmıştır. Sıradan bir zaim için de ara sıra iki sancakta gelirler sağlanmakla birlikte bu uygulamaya daha çok fazla sarayda hizmet gören çavuş, müteferrika ve divan kâtiplerinin bazen 300.000 akçeye kadar yükselen gedikleriyle22 alakâlı olarak yer verilmiştir. Bu imtiyazlı tabakaya bağlı olanlara tımarın esas ilkesine zıt düşen bir şekilde bazen birbirinden 1000–1500 kilometrelik mesafede bulunan iki, üç veya daha fazla sancakta gelirler tashih edilmiştir.23 2/c. Macaristan’a ait olan tımar ruznamçelerinin araştırılması Osmanlı Devleti’nin başka bölgelerine nazaran bir avantaj daha sağlar. Nitekim Buda vilayeti için 16. yüzyıldan hem İstanbul’da, hem taşrada tutulan ciltler kalmıştır.24 Bunların bir kısmı aynı yıllarda kaleme alındı ki iki düzeydeki uygulama arasında karşılaştırma yapmamızı mümkün kılıyor. Yanlış sanmadığım takdirde il seviyesinde tutulan defterlerde daha fazla kayıt olmalı çünkü tezkeresiz tımarlar beylerbeyi tarafından verilebildi, dolayısıyla bu düşük gelirli, sık sık kale müstahfızlarına tevcih edilen dirliklerin25 merkezdeki ruznamçelerde izi yoktur. Ayrıca tezkereli tımar ve ziametlerin kaydelmesinde izelenen pratikte herhangi bir farkın olup olmadığı da tespit edilebilir. Ben böyle bir mukayeseye girişmek için henüz vakit bulamadım ancak enteresan neticeler vereceğini zannederim. 2/d. Doğal bir unsur olmakla birlikte şuna da temas edelim ki, sancak bazında düzenlenen icmal defterlerine kıyasla ruznamçelerin bir başka iyi tarafını vilayet temelinde hazırlanmış oldukları oluşturmaktadır. Macar topraklarındaki icmal defterlerinin bir cildi normal olarak bir tek, en iyi vaziyette bile üç sancaktan fazla içermiyor,26 demek ki öteki kaynak daha geniş saha için malzeme sağlar. 3. Başka konular 3/a. Tımar ruznamçe defterlerinin Osmanlı üst düzey görevlilerinin belirli bir yere ne zaman atandıkları ve orada hangi tarihten hangi tarihe kadar bulundaklarını saptamakta da büyük önemi vardır. En iyi vaziyette beylerbeyi veya sancakbeylerinin kesin atanma tarihleriyle birlikte onlara tahsis edilen hasların listesi de kaydedilmiştir. Bu listelerd en bir dirliğin meydana getirilmesinde merkezin (veya yerli yetkililerin) nasıl bir politika izeldiğini görebiliriz. Durum ara sıra olağandışı çözümler gerektirdi. Meselâ ikinci Buda beylerbeyi Bali paşa atandığı zaman, Osmanlılar Buda’nın dışında Tuna ve Dráva nehrine kadar uzanan, aşağı yukarı 200 kilometrelik şerit veya üçgende bir tek yerleşim yerini bile tam anlamında kontrol edememişlerdi. Paşaya ise yılda 1.000.000 akçelik haslar buyuruldu. Bu önemli toplamı yalnız 19 değişik, daha önce müstakil dirlik biriminden bir araya getirmek mümkündü. Bunların tüm ilginç özelliklerini sıralayamıyorum, fakat bir iki noktaya değinmeyi uygun buluyorum. Adı geçen tutarın sekizde birisini Bali’nin Vidin beyi iken tasarruf ettiği eski hasları teşkil etmekteydi (bu da normal dışı bir vaziyet). İlk Buda mirmiranı Süleyman paşadan 440.000 akçe devr almıştır.27 Ancak bu yekûnun da 80.000 akçe civarındaki bir kısmını, her halde sadrazam Maktul İbrahim paşa ile aynı kişi olan İbrahim paşa’nın büyük ihtimalle müsadere edilen mülkleri teşkil etmekteydi. Bali paşaya verilen geri kalan yaklaşık 535.000 akçe ise ziamet ve tımarlardan biriktirildi. Bütün bu teferruatlar ilk sözlerimde andığım MAD 34 numaralı kaynakta muhafaza edildi.28 (Parantez içinde şunu da ilâve ede­ yim: Buda sancağına müteallik ilk üç tımar kaydı da aynı defterde bulunuyor. Tevcih edilen köylerden bu başlangıç safhasında beklenen vergi ve rüsumların mahsulü yalnız ber vech-i tahmin – demek ki tahminî olarak – yuvarlak bir rakamla gösterildi.29 Aynı şekilde ilk mufassal defteri30 yalnız dört-beş yıl sonra bitirilen Budin vilayetinin çeşitli üst düzey makamlarında sırada ilk veya ikinci olarak iş alan kişilerin adları ve atanma tarihleri hakkında da bu defterden malumat toplanabilir.) Daha sonraki bir dönem için Éva Simon Szigetvár/Zigetvar beylerine verilen gelir kaynaklarını gözden geçirdiğinde kısmen tımar ruznamçelerine dayanarak dikkate şayan neticelere ulaştı.31 16 Ruznamçe 216, Peçuy cüzü, s. 8. 17 Şimdiye kadar tespit edebildiğim kesintisiz aynı toprakları tasarruf etme süresi 17. yüzyılın ikinci yaısına ait ve 37 yıldır. İvaz adlı birisine 1056/1646 tarihinde tımara hükm-i şerif verilerek buna istinaden Szeged/Segedin sancağında 1061/1651 yılında berat alabilmiştir, tashih edilen gelirler 1098/1687 yılındaki ölümüne kadar elinde kalmıştır. Bkz. Ruznamçe 656, s. 253. 18 Bu sorunun daha geniş çerçevede mütalaa edilmesi için bkz. Géza DÁVID–Pál FODOR, “Changes in the Structure and Strength of the Timariot Army from the Early Sixteenth to the End of the Seventeenth Century”, Eura­sian Studies, II, 2005 [2007], s. 162–163, 168, 188. 19 M. Tayyib GÖKBİLGİN, „Kanunî Sultan Süleyman’ın timar ve zeamet tevcihi ile ilgili fermanları”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi 17/22, 1967, s. 35–48. 20 Ruznamçe 377 (1027/1617–1618), 419 (1032/1622–1623), 599 (1052–1053/1642–1643), 656 (1062/1651–1652). 21 Ruznamçe 25’in Temesvár vilayetine ait sayfaları bu cinstendir. 22 Krş. Géza DÁVID, “Assigning a Zeʻamet in the 16th Century: Revenue-Limits and Office-Holding”, Armağan. Fest­schrift für Andreas Tietze, hrsg. von Ingeborg BALDAUF und Suraiya FAROQHI). Praha, 1994, s. 47–57. 23 Krş. Géza DÁVID, Osmanlı Macaristan’ında toplum, ekonomi ve yönetim. 16. yüzyılda Simontornya sancağı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 81, İstanbul, 1999, s. 105–106. 24 Örneğin: Wien, Österreichische Nationalbibliothek, Flügel 1384, 1387. 25 Wien, Konsularakademie, Krafft 284 numaralı el yazmasında bu türden büyük sayıda kayıt vardır. 26 Meselâ BOA Tapu Defteri 505 Koppány, Simontornya ve Szekszárd sancaklarını ihtiva etmektedir. 27 Bu hasların selefinin tüm resmî gelirlerini kapsayıp kapsamadığını söylemek güçtür. 28 BOA, MAD 34, f. 635v–640v. 29 Bkz. Géza DÁVID, “Buda (Budin) vilayeti’nin ilk timar sahipleri”, Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi. Prof. Cengiz Orhonlu Hatıra Sayısı, 12, 1982–1998, s. 57–61. 30 Krş. Gyula KALDY-NAGY [doğrusu KÁLDY-NAGY], Kanuni devri Budin tahrir defteri (1546–1562), Ankara, 1971. 31 Éva SZ. SIMON, “Névlegesen birtokolt szandzsákbégi hászok a 16. századi oszmán terjeszkedés szolgálatában. (Gondolatok a ber vedzsh-i tahmin szisztéma működésének értelmezéséhez)”, Századok, 141, 2007, s. 1351–1406. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığı 375