KONGRE BİLDİRİLERİ
240
Almanca ancak özü bakımından „Macar” olan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer bölgelerinde
örneğine rastlanamayacağımız türden arşiv kaynaklarının ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Makalemde sizlere bir tapu-tahrir defteri ile Hıristiyanlarca düzenlenen bir vergi kayıt serisinin
karşılaştırmalı analizi sonucunda elde ettiğim deneyimlerden söz etmek istiyorum. Bu konuya yönelik
araştırmalarımı, Osmanlı İmparatorluğu’nun en batı ucunda uzanan toprakları üzerinde yer alan
Budin vilayetinde 1566’da kurulan Zigetvar sancağına bağlı Kanije nahiyesine ait, günümüze kadar
ulaşabilen kaynaklar üzerinde gerçekleştirdim.
Zigetvar sancağına bağlı topraklarla ilgili olarak 16. Yüzyıl süresince üç adet mufassal defteri
hazırlanmış olup günümüzde bunlardan yalnızca Münih’te saklanan ve 1579 yılına ait olanı
bilinmektedir.2 Kayıp tahrir defterlerinin telafisini belli hususlar bağlamında olanaklı kılan icmal
defterleri de günümüze dek eksiksiz gelebilmiş değildir. Bundan dolayı söz konusu bölgede meydana
gelen arazi değişiklikleri hakkında (başka bir deyişle hangi yerleşim birimlerinin, ne zaman tam
olarak veya kısmen denetim altına alındığına ilişkin olarak) Osmanlı kaynaklarına dayanmak suretiyle
eksiksiz bir tablo çizebilmek kolay değildir.
1566 yılını, diğer bir deyişle Sultan Süleyman’ın son seferi ve aynı zamanda da Zigetvar’ın
Türklerin eline geçtiği tarihi takip eden yirmi yıllık süreç içinde uygulanan Osmanlı mülkî idare
siyasetinin incelenmesi birçok açıdan özel bir önem arz etmektedir. Bu dönem, 16. Yüzyılın ortalarında
söz konusu dönem itibariyle henüz bütçe açığıyla mücadele eden Budin vilayetinin kısa bir süre için de
olsa malî istikrara kavuşmuş olduğu dönemdir. Söz konusu defterin düzenleniş tarihi, tam da yönetimi
altında vilayet gelirlerinin harcamaları tamamen karşıladığı hatta bir kısmının merkezdeki hazineye
katkı bile sağladığı, daha önce imparatorluk defterdarlığı görevinde de bulunan Budin beylerbeyi Kara
Üveys’in görev yaptığı dönem olan 1578–80 yıllarına denk düşmektedir. Beylerbeyi Kara Üveys’in
yöntemleri arasında cizye vergisi ödeyen mükellef sayısının arttırılması ve vergi tahsilatındaki
etkinliğin güçlendirmesi önemli unsurlardı.3 Buna temel teşkil eden hususların biri de – Macar
Krallığı’nın aleyhine olmak üzere - toprak üzerindeki egemenliğin daha geniş alanlara yayılmasıydı.
Diğer yandan defterin düzenleniş tarihi tam olarak Macar Krallığı’nın batı kısmındaki toprakları
ile aynı zamanda Viyana’nın savunmasına da hizmet eden yeni Macar savunma sisteminin kuruluşuyla
aynı tarihe rast gelmektedir. Sınır kalelerinden oluşan hattın merkezi, ikili egemenliğin mevcudiyetini
tartışmasız kılacak şekilde tam da araştırmamızın konusunu oluşturan Osmanlı idare biriminde
olduğu gibi Kanije’ydi. Kesinlikle vurgulanması gereken bir diğer husus ise nahiyeye de adını veren
Kanije kalesinin bu dönemde henüz Macarların elinde bulunmasıdır. Kurulmakta olan yeni savunma
düzeni tam olarak 1600 yılına, yani Kanije’nin alınışına ve Kanije vilayetinin kuruluşuna kadar
bölgede Osmanlı vergilendirme sisteminin daha geniş bir alana yayılmasını engellemiştir. Bu nedenle
defterde yer alan veriler doğrultusunda Osmanlı devletinin batı kısmına yönelik olarak uygulanan
vergilendirmenin 16. Yüzyıl itibariyle ulaştığı en geniş sınırları da tespit edebilmekteyiz.
Macar devleti tarafından talep edilen vergilerin kaydedilmesinde kullanılan ve Latince
olarak conscriptio portarum şeklinde adlandırılan, Türkçeye de aşağı yukarı kapu-defteri diye
çevirebileceğimiz vergi kayıtları bölgeye ilişkin Osmanlı kaynaklarının ayrıntılı olarak araştırılması
açısından büyük bir öneme sahiptirler. Söz konusu kayıtlardan bundan sonraki satırlarda „Macar
kaynağı” olarak söz edeceğim. Halen görev yapmakta olduğum Macar Devlet Arşivi, yukarıda sözünü
ettiğim türden olmak üzere, ülkenin çeşitli bölgelerinden kaynaklanan ve 1546–1696 yılları arasındaki
döneme ait 64 kalın ciltten meydana gelen bir diziyi bünyesinde barındırmaktadır.4 Bu belgeler
tahrir defterlerinden daha sık olarak, genelde 2-3 yılda bir hazırlanmaktaydılar. Söz konusu dizinin
birkaç cildi, Zigetvar’a ait tahrir defterindeki verilerin gözden geçirilmesi ve eksiklerin giderilmesi
bakımından bizlere bulunmaz bir olanak sağlamaktadır.5
Araştırmalarım esnasında tahrir defteri ile Macar kaynağının hazırlanmasına ilişkin nesnel
koşulları kıyaslamak suretiyle aşağıda yer alan hususları tespit etmiş bulunmaktayım:
– her iki kayıt türü de yaklaşık olarak aynı zamanlarda ve aynı bölgeye ilişkin olarak hazırlanmıştır,
– her iki kayıt türü de o dönem için halihazırda mevcut bulunan veya ileride yeniden vergi
yükümlülüğü altına alınabilecek şehirler ile köylerin tahminî, başka bir deyişle henüz tahsil edilmemiş
olan gelirlerinin hesaplanması amacıyla düzenlenmiş verileri içermektedir.
Temeldeki benzerliklerine karşın bu iki tür vergi kaydının içerik bakımından farklılık göstermeleri
karşımıza güçlük yaratan bir husus olarak çıkmaktadır. Kanije nahiyesine ait tahrir defteri yapısal
niteliği açısından da birbirinden kolaylıkla ayrılabilen iki farklı kısım halinde ele alınabilir. Tahrir
defterinde ilk 210 yerleşim biriminin adından sonra aile reisleri ile bekâr erkekler sıralanmış, sonuç
olarak da hane sayılarının belirtilmesinin ardından „ber vech-i maktu” ibaresini müteakiben götürü
usulü hesaplanmış olan vergi tutarı (hasıl) yer almaktadır. Sınır boyunda yer alan yerleşim birimlerine
özgü olarak tahrir