B İ L D İ R İ L E R | Page 160

KONGRE BİLDİRİLERİ Ek protokol35 ile Safer Kanunu’yla taşınmaz mal edinme açısından Osmanlı vatandaşları ile eşit duruma getirilen yabancılara önceden kapitülasyonlarla sağlanmış olan ayrıcalıklarının korunması sözü verildiğini görüyoruz. Protokol metnini incelediğimiz zaman en dikkat çekici nokta, taşınmaz mal edinilmesine ilişkin bir hükmün, bu metinde yer almamış olmasıdır. Yabancıların taraf olduğu hukuk, ticaret hatta ceza davalarının görülmesine ilişkin hükümler ile konut dokunulmazlığını ilgilendiren hükümleri ayrıntılı bir şekilde içeren bu protokolde, taşınmaz mal iktisabının sadece Safer Kanunu’nun hükümlerine bağlı olduğuna değinilmekle yetinilmiştir. ile Safer Kanunu’yla taşınmaz mal edinme açısından Osmanlı vatandaşları ile eşit duruma getirilen yabancılara önceden kapitülasyonlarla sağlanmış olan ayrıcalıklarının korunması sözü verildiğini görüyoruz. Protokol metnini incelediğimiz zaman en dikkat çekici nokta, taşınmaz mal edinilmesine ilişkin bir hükmün, bu metinde yer almamış olmasıdır. Yabancıların taraf olduğu hukuk, ticaret hatta ceza davalarının görülmesine ilişkin hükümler ile konut dokunulmazlığını ilgilendiren hükümleri ayrıntılı bir şekilde içeren bu protokolde, taşınmaz mal iktisabının sadece Safer Kanunu’nun hükümlerine bağlı olduğuna değinilmekle yetinilmesi düşündürücüdür. Bilindiği gibi, yabancıların konutları her türlü müdahaleden uzak olup, konsolos veya tercüman hazır olmaksızın konutlarına girilemiyordu. Protokolde bu kuralın altı çizildikten sonra, konutun tanımı verilerek ev, mesken dışında avlu, ahır ve müştemilatın da konut kavramı içinde yer aldığı bildirilmişti. Konsolosluğa 9 saatten uzakta olan yabancının meskenine bazı önemli durumlarda örneğin cinayet, cinayete teşebbüs, yangın, gasp, hırsızlık, silahlı isyan, kalpazanlık gibi suçlarda ve gecikmesinde zarar doğabilecek hallerde yerel idarecilerin talebi ile köy ihtiyar meclisinin üç üyesi ile girilebileceği ve bu halde konsolos veya vekilinin hazır olması şartı aranmayacağı hükmü ile konut dokunulmazlığı alanı yabancılar aleyhine biraz sınırlandırılmaya çalışılmıştı. Ek protokol ile getirilen bir başka yenilik, yabancılara ilişkin matrahı bin kuruşu geçmeyen alacak davaları ile beş yüz kuruşu geçmeyen para cezasını içeren ceza davalarının yine yabancının meskeninin 9 saatten uzakta bulunması durumunda, Vilâyet usulü uygulanan yerlerde Sulh Hukuk Mahkemesi derecesinde olan Köy İhtiyar Meclisleri ile Kaza Deavi Meclislerinin tercüman ve konsolos hazır olmaksızın davaya bakabilmesi idi. Babıâli’nin bu yeni uygulaması elçiliklere 21 Ocak 1891 tarihinde bir nota36 ile bildirilmiş ancak elçilikler bu uygulamanın kapitülasyonlara aykırı bir düzenleme olduğunu ileri sürerek itirazlarda bulunmuşlardı. Verilen notaya göre, 9 saatten daha az mesafede bile yabancının konsolos veya tercüman bulunmamasına yazılı olarak onay vermesi halinde, Kaza Deavi Meclisleri 1000 kuruşu aşmayan hukuk ve ticaret ile 500 kuruşu geçmeyen ceza davalarına bakabilecekti.37 Tüm bu açıklamalardan Osmanlı Devleti’nin bir anlamda Avrupa devletlerini, yabancılara taşınmaz mülkiyetini tanıyan kanunun uygulanabilmesi için protokolde yer alan bu şartları kabul etmeye zorlayarak, 19. yüzyılın 2. yarısından itibaren artık yük olarak gördüğü yabancı ayrıcalıklarını en azından kısıtlama çabası içinde olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Sonuç Osmanlı Devletinde, İstimlak Nizamnamesinin çıkarılmasından önce, yabancıların taşınmaz mal edinmeleri yasak olmakla birlikte, bu yasak çeşitli şekillerde aşılarak yabancılar Osmanlı ülkesinde taşınmaz mal edinebilmişlerdi. Osmanlı İdaresi, her ne kadar çıkardığı iradelerle bu durumu yasaklamış ise de önüne geçmesi mümkün olmamıştır. 1856 yılında Islahat Fermanı ile yabancılara taşınmaz mal elde etme hakkı vaat edilmiş, arkasından 11 yıl süren pazarlıklar sonucunda bazı istisnalar hariç olmak üzere 1867 yılında çıkarılan İstimlak Nizamnamesi ve daha sonra eklenen ek protokol sayesinde yabancılar taşınmaz mal edinme hakkını kazanmışlardır. Islahat Fermanında yer alan vaad ve sonrasında batılı devletlerle yapılan müzakereler yabancılara bu hakkın tanınmasının temelinde, Osmanlı Hükümetinin yüzyıllardır kendini bağlayan kapitülasyonlardan kurtulma çabası olduğunun altını çizmemiz gerekmektedir. Temel haklardan biri olan ve kamu yararını yakından ilgilendiren taşınmaz mal mülkiyetinin yabancılara tanınması, devletin üç unsurundan biri olan ülke kavramıyla çok ilgili olduğundan dolayı, bu hakkın verilmesi devleti devlet yapan egemenlik unsuruna zarar verilmeden kullanılmalıdır. Dolayısıyla, Osmanlı uygulaması günümüze ışık tutması açısından son derece önemlidir. 35 Ek Protokol metni için bkz: Altuğ, s. 80–82. 36 Konan, s. 110-111, Nota için bkz: Young, I, s. 343–344, dn.3. 37 Aristarchi Bey, I, s. 22, Young, I, s. 246, Rougon, “ Du Regime de la Proprièté Immobilière et du Droit d’Acquèrir pour les Etrangers” Clunet, 1886, s. 57, Konan,111. 146 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığı 147