KONGRE BİLDİRİLERİ
Ek protokol35 ile Safer Kanunu’yla taşınmaz mal edinme açısından Osmanlı vatandaşları ile eşit
duruma getirilen yabancılara önceden kapitülasyonlarla sağlanmış olan ayrıcalıklarının korunması
sözü verildiğini görüyoruz. Protokol metnini incelediğimiz zaman en dikkat çekici nokta, taşınmaz
mal edinilmesine ilişkin bir hükmün, bu metinde yer almamış olmasıdır. Yabancıların taraf olduğu
hukuk, ticaret hatta ceza davalarının görülmesine ilişkin hükümler ile konut dokunulmazlığını
ilgilendiren hükümleri ayrıntılı bir şekilde içeren bu protokolde, taşınmaz mal iktisabının sadece
Safer Kanunu’nun hükümlerine bağlı olduğuna değinilmekle yetinilmiştir. ile Safer Kanunu’yla
taşınmaz mal edinme açısından Osmanlı vatandaşları ile eşit duruma getirilen yabancılara önceden
kapitülasyonlarla sağlanmış olan ayrıcalıklarının korunması sözü verildiğini görüyoruz. Protokol
metnini incelediğimiz zaman en dikkat çekici nokta, taşınmaz mal edinilmesine ilişkin bir hükmün,
bu metinde yer almamış olmasıdır. Yabancıların taraf olduğu hukuk, ticaret hatta ceza davalarının
görülmesine ilişkin hükümler ile konut dokunulmazlığını ilgilendiren hükümleri ayrıntılı bir şekilde
içeren bu protokolde, taşınmaz mal iktisabının sadece Safer Kanunu’nun hükümlerine bağlı olduğuna
değinilmekle yetinilmesi düşündürücüdür.
Bilindiği gibi, yabancıların konutları her türlü müdahaleden uzak olup, konsolos veya tercüman
hazır olmaksızın konutlarına girilemiyordu. Protokolde bu kuralın altı çizildikten sonra, konutun
tanımı verilerek ev, mesken dışında avlu, ahır ve müştemilatın da konut kavramı içinde yer aldığı
bildirilmişti. Konsolosluğa 9 saatten uzakta olan yabancının meskenine bazı önemli durumlarda
örneğin cinayet, cinayete teşebbüs, yangın, gasp, hırsızlık, silahlı isyan, kalpazanlık gibi suçlarda ve
gecikmesinde zarar doğabilecek hallerde yerel idarecilerin talebi ile köy ihtiyar meclisinin üç üyesi
ile girilebileceği ve bu halde konsolos veya vekilinin hazır olması şartı aranmayacağı hükmü ile konut
dokunulmazlığı alanı yabancılar aleyhine biraz sınırlandırılmaya çalışılmıştı.
Ek protokol ile getirilen bir başka yenilik, yabancılara ilişkin matrahı bin kuruşu geçmeyen
alacak davaları ile beş yüz kuruşu geçmeyen para cezasını içeren ceza davalarının yine yabancının
meskeninin 9 saatten uzakta bulunması durumunda, Vilâyet usulü uygulanan yerlerde Sulh Hukuk
Mahkemesi derecesinde olan Köy İhtiyar Meclisleri ile Kaza Deavi Meclislerinin tercüman ve
konsolos hazır olmaksızın davaya bakabilmesi idi. Babıâli’nin bu yeni uygulaması elçiliklere 21 Ocak
1891 tarihinde bir nota36 ile bildirilmiş ancak elçilikler bu uygulamanın kapitülasyonlara aykırı bir
düzenleme olduğunu ileri sürerek itirazlarda bulunmuşlardı. Verilen notaya göre, 9 saatten daha az
mesafede bile yabancının konsolos veya tercüman bulunmamasına yazılı olarak onay vermesi halinde,
Kaza Deavi Meclisleri 1000 kuruşu aşmayan hukuk ve ticaret ile 500 kuruşu geçmeyen ceza davalarına
bakabilecekti.37
Tüm bu açıklamalardan Osmanlı Devleti’nin bir anlamda Avrupa devletlerini, yabancılara
taşınmaz mülkiyetini tanıyan kanunun uygulanabilmesi için protokolde yer alan bu şartları kabul
etmeye zorlayarak, 19. yüzyılın 2. yarısından itibaren artık yük olarak gördüğü yabancı ayrıcalıklarını
en azından kısıtlama çabası içinde olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
Sonuç
Osmanlı Devletinde, İstimlak Nizamnamesinin çıkarılmasından önce, yabancıların taşınmaz mal
edinmeleri yasak olmakla birlikte, bu yasak çeşitli şekillerde aşılarak yabancılar Osmanlı ülkesinde
taşınmaz mal edinebilmişlerdi. Osmanlı İdaresi, her ne kadar çıkardığı iradelerle bu durumu yasaklamış
ise de önüne geçmesi mümkün olmamıştır. 1856 yılında Islahat Fermanı ile yabancılara taşınmaz
mal elde etme hakkı vaat edilmiş, arkasından 11 yıl süren pazarlıklar sonucunda bazı istisnalar
hariç olmak üzere 1867 yılında çıkarılan İstimlak Nizamnamesi ve daha sonra eklenen ek protokol
sayesinde yabancılar taşınmaz mal edinme hakkını kazanmışlardır. Islahat Fermanında yer alan vaad
ve sonrasında batılı devletlerle yapılan müzakereler yabancılara bu hakkın tanınmasının temelinde,
Osmanlı Hükümetinin yüzyıllardır kendini bağlayan kapitülasyonlardan kurtulma çabası olduğunun
altını çizmemiz gerekmektedir. Temel haklardan biri olan ve kamu yararını yakından ilgilendiren
taşınmaz mal mülkiyetinin yabancılara tanınması, devletin üç unsurundan biri olan ülke kavramıyla
çok ilgili olduğundan dolayı, bu hakkın verilmesi devleti devlet yapan egemenlik unsuruna zarar
verilmeden kullanılmalıdır. Dolayısıyla, Osmanlı uygulaması günümüze ışık tutması açısından son
derece önemlidir.
35 Ek Protokol metni için bkz: Altuğ, s. 80–82.
36 Konan, s. 110-111, Nota için bkz: Young, I, s. 343–344, dn.3.
37 Aristarchi Bey, I, s. 22, Young, I, s. 246, Rougon, “ Du Regime de la Proprièté Immobilière et du Droit d’Acquèrir pour les Etrangers”
Clunet, 1886, s. 57, Konan,111.
146
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
Arşiv Dairesi Başkanlığı
147