KONGRE BİLDİRİLERİ
GİRİŞ
Günümüzde Irak coğrafyasını oluşturan topraklar, 7.yüzyılın ilk yarısında ikinci Halife Ömer
bin Hattab döneminde fethedildiği tarihten itibaren, İslam toprak hukuku açısından, öşrî ve haracî1
topraklar olarak iki kısma ayrılmıştır.
Basra ve güney Irak topraklarının bir kısmı İslam orduları tarafından savaşla ele geçirildiği için,
savaşa katılan gazilere özel mülk olarak dağıtılmış ve öşrî topraklar sayılmıştır. Bağdat ve kuzey Irak
toprakları ise, barışla İslam devletine katıldığı için, gayr-i Müslim sahipleri elinde bırakılmış ve bu
yüzden haracî topraklar olarak kabul edilmiştir.
Osmanlı Devleti, Irak coğrafyasını oluşturan topraklara 16.yüzyılın ilk yarısında hakim olmuştur.
Irak’ın kuzey kısmına, 1514 senesinde İran Safavi Devleti’ne karşı verilen Çaldıran Savaşı sonrasında,
Bağdat ve Irak’ın güney kısmına ise 1534-38 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman’ın yine İran
Safavi Devleti’ne karşı yapılan Irakeyn Seferi sonrasında hakim olunmuştur.
1514 senesinde meydana gelen Çaldıran Savaşı’ndan önce Yavuz Sultan Selim, Türkiye’nin güney
doğusu ve Irak’ın kuzey bölgesinde yaşayan Türkmen ve Kürt aşiret şeyhlerine göndermiş olduğu
İdris-i Bitlisi aracılığıyla, Osmanlı Devleti’ne bağlı kalmaları karşılığında bulundukları toprakları,
kendilerine Yurtluk ve Ocaklık olarak vermiştir.
Tanzimat dönemine kadar Osmanlı Devleti’nde topraklar, askeri, idari ve mali açıdan Haslı ve
Salyaneli Eyaletler olmak üzere iki şekilde yönetilmekte idi. Tımar sistemi2 çerçevesinde gelirleri
toplanan Haslı Eyaletlerde topraklar, dirlik olarak askeri komutanlara Tımar, Zeamet ve Has adıyla
tevcih edilir idi.
Salyaneli eyaletlerin gelirleri ise tımar sistemi dışında, eyalet defterdarları tarafından toplanıp,
eyalet beylerbeylerinin ve devlet adına hizmet edenlerin ulufe ve ödenekleri çıkartılıp, gereken
I- 19. YÜZYILDA IRAK VİLAYELETLERİNDE TOPRAK DÜZENİ:
Osmanlı Devleti’nin, 19.yüzyılda yaşamış olduğu büyük değişim ve dönüşüm sürecinin, tüm
Osmanlı taşra vilayetlerinde olduğu gibi, Irak vilayetlerinde de önemli yansımaları olmuştur. Sultan
II. Mahmut döneminde, Irak’ta Osmanlı merkezi devlet otoritesi, Bağdat Valisi Davut Paşa’nın 1831
senesinde askeri güç kullanılarak görevden alınmasından sonra yeniden tesis edilmeye başlanmıştır.5
Ancak Irak’ın kuzeyinde ve güneyinde oluşan Kürt ve Arap aşiret emirliklerinin kaldırılması
biraz zaman almıştır. 1831 senesinin Eylül ayında Bağdat’ta Davut Paşa’yı görevden aldıktan sonra,
Bağdat Valisi olan Ali Rıza Paşa, Musul’da Celili Sülalesi’nin hakimiyetine son vermiş ve bölgede
oluşan Kürt emirliklerine yönelerek; 1834 senesinde Ravendüz’de Sorân emirliğini ve 1839 senesinde
de İmadiye’de Behdinân emirliğini ortadan kaldırarak, bölgeyi merkezî hükümete bağlamıştır.
Ali Rıza Paşa güneyde de Basra eyaletinde özellikle Mentifik bölgesinde bazı Arap aşiretlerinin
oluşturduğu yarı bağımsız yapıyı, yine bölgedeki diğer rakip Arap aşiretlerin yardım ve desteğiyle
ortadan kaldırmıştır.
Ali Rıza Paşa’dan sonra Bağdat Valisi olan Mehmet Necip Paşa da Süleymaniye’de varlığını
koruyan Bâbân emirliğini 1850 senesinde ortadan kaldırmıştır. Böylece bu dönemle birlikte başta
Bağdat olmak üzere tüm Irak vilayetlerinde yeniden Osmanlı merkezi idaresi sağlanmıştır.6
Osmanlı Devleti’nde Tanzimat fermanı 1839 senesinde ilan edilmiş olmasına rağmen Irak
vilayetlerinde, yaşanan bu gelişmeler nedeniyle Tanzimat uygulamaları daha geç hayata geçirilebilmiştir.
Bu bağlamda Tanzimat süreci resmi olarak Bağdat, Basra ve Şehrizor vilayetlerinde 1843, Musul’da
ise 1847 senesinde ilan edilmiştir. Tanzimat dönemi ile beraber Tımar sistemi kaldırılmış ve devlete
ait topraklar mukataalar halinde İltizam ve Emanet sistemi ile işletilmeye başlanmıştır.
1850 senesine kadar Irak vilayetlerinde sürdürülen askeri harekat ve yeniden yapılanma
çalışmaları, toprak düzeninde 19.yüzyılın sonlarına kadar devam edecek olan bir takım tapu ve
mülkiyet sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Aşağıda ele alacağımız bu sorunların başında da, terk
edilmiş topraklar, sahte hüccet ve senetler ile mülkiyet, tapuların dağıtılması ve yabancıların mülk
edinme sorunları gelmekte idi.
harcamalar yapıldıktan sonra geri kalan kısmı yıllık olarak İstanbul’a veya merkezin tevcihleri
doğrultusunda çevrede ihtiyacı olan eyaletlere gönderilmekte idi.
Bu bağlamda, Irak eyaletlerinden Musul ve Şehrizor Haslı, Bağdat ve Basra eyaletleri ise
Salyaneli eyaletler kapsamında idiler.3
19.yüzyıla kadar bu toprakların mülkiyet yapısı korunmuş ancak sahipleri ölen ve varisleri
olmayan topraklar devlet mülkiyetine, yani mîrî 4 topraklar kapsamına dahil edilmiştir.
1 Öşrî topraklar, Müslümanların özel mülkiyetlerinde olup, elde ettikleri ürünlerinin zekâtını öşür olarak 1/10 miktarında devlete ödemekle
yükümlü oldukları topraklardır. Haracî topraklar ise gayri müslimlerin elinde bulunan ve toprak üzerinden 1/10-1/50 arasında alınan vergilerini
haraç olarak devlete ödemekle yükümlü oldukları topraklardır. Hişam Alvan el-Samarai, Mülkiyetü’l-arz fi’l-fikr el-iktisadî ve re’yü’l-İslam
fihâ, Nedvetü’l-iktisad el-İslamî, Ma’had el-buhû