KONGRE BİLDİRİLERİ
Fuad Said Efendi 1902 yılında Hayfa kazasında 6.000 dönüm kadar bir araziye sahip Merah
Çiftliği’ni 4.000 liraya satın almış, kısa bir süre sonra 13.500 lira bedel ile Frankfurd’da oturmakta
olan Yahudi asıllı Edmond Lehman’a satmıştı. Çiftlikte 50 çiftçi ailesi yaşamaktaydı. Bu 50 ailenin
satış işlemine karşı çıkmak için yapmış oldukları müdahalenin önlenmesi ve çiftliğin civardaki
Zemarin köyünde oturmakta olan Musevi çiftçilere teslimi için İngiliz vatandaşı ünlü Musevî zengini
Baron Rotschild (Baron Edmond James Rothshild -1845- 1934)’in vekili tarafından dilekçe verilmişti.
Durum aynı zamanda Almanya konsolosuna da bildirilmişti.
Rotschild tarafından devlete bir taahhütte bulunmuş olmasına rağmen, bu satışta mahalli
memurların müsamahası sonucu belirlenen üst sınır aşılmıştı. Ayrıca bu arazi üzerinde Osmanlı
vatandaşlığını kabul etmeyen Museviler varsa, bunlar, Osmanlı vatandaşlığını kabul etmemekte ısrar
ettikleri taktirde ülkeden çıkarılacaklardı. Kabul edenlerin mevcut arazilerde kalmasına izin verilecekti.
Baron Rotschild’in vekili, Rotschild adına kayıtlı arazide yerleşmiş olan Yahudi çiftçilerin Osmanlı
vatandaşlığını kabul etmiş olduklarını, yalnız esnaf ve tüccardan birkaç yabancı bulunabileceğini iddia
etmekteydi.
18 Ekim 1900 tarihli yukarıda anılan tezkire ile Hicaz toprakları dışında kalan yerlerde, taahhüt
beyannamesi alınarak yabancılara toprak satılmasına izin verilmişti. Fransa devleti vatandaşlarından
Musevi cemaatinden Hoca Nersilefe’nin Taberya kazası dahilinde satın almak istediği arazinin satışına
bu çerçeve içinde izin verilebilecekti. Bu olayın hemen ardından gelen 20 Haziran 1316/ 3 Temmuz
1900 tarihli tahriratta Corci Musa Sursok Efendi karşımıza çıkacaktır33. Burada “Beyrut tüccarından bir
kişi” olarak kendisini tanıtan Sursok Efendi, Akka sancağı sınırları içerisindeki 1.000 feddanlık (1.000
çift) arazisini Almanya vatandaşlarından birisine (kim olduğunu açıklamıyor) satmak istemişti.34 Bölge
tapu memurları, satın almak isteyen Alman vatandaşının Yahudi olduğunu anlayınca satışı bekleterek
İstanbul’dan izin istemişler ve İstanbul’dan gelen cevapta: “Alman Yahudisi’nin elinden burada
Musevi göçmen iskân etmeyeceğine” dair taahhüt senedi alarak satışı yapmaları istenilmişti. Ancak
Şura-yı devletten aynı gün verilen iki karar arasındaki tutarsızlık bütün bürokratlara yansımış ve onlar
da yabancı elçilikler ve saray arasında, ne yönde karar vereceklerini bilemez duruma düşmüşlerdi.
Musa Sursok, Sadrazama bir dilekçe yazarak Fuad Esad35 ve Kamil Paşa’nın gerçekleştirmek
istedikleri arazi satışlarına en sonunda izin verildiği ve satışlar gerçekleştiği halde, kendisinin
Akka ve Hayfa kazalarında bir Alman vatandaşına satmak istediği bataklık arazinin satışına izin
verilmediğinden ve zarara uğradığından yakınmaktadır. Kendisini “Beyrut bankerlerinden ve ashâb-ı
emlâkden” bir kişi olarak tanıtan Musa Sursok, devlete ne kadar bağlı olduğunu uzun uzun anlatıyor,
yaptıkları sözleşme gereği ferağ işlemini tamamlayamazsa büyük tazminat ödemeyi taahhüt etmiş
olduğunu bildiriyordu. Devleti bu kadar seven ve koruyan bir vatandaşın zarara uğramasını her halde
Sadrazam hazretleri tasvip buyurmayacaktı.36
Vatandaş