B İ L D İ R İ L E R | Page 836

KONGRE BİLDİRİLERİ 1204 tarihinde Derviş Osman zevcesi Hatîce Hâtun’a ait Yeniköy’de Molla Çelebi mahallesi Tekke sokağındaki hane 360 guruş icarla Seyyid Mehmed Said bin Mustafa Ağa’ya kiralanmıştır. 1295 tarihinde Şerife Aişe Hatun tarafından Şahinkaya mahallesinde hanelerini ve meyve bağçesinin gelirlerini bu tekkeye vakfetmişlerdir. Elde edilecek muaccel kiralar tamirat için, müeccel kiralar ise fukaranın taamiyesine, bazıları mevlid kandili gecelerinde kandil yakılmasına, hatm-i şerif ve mevlid-i Nebi kıraatine tahsis edilmiştir. VAKFİYE Hamd bî-kıyâs-i nâ-ma’dûd ve şükr ü sipâs müstedîmü’l-vürûd, ol Vâkıf-ı esrâr-ı nihân-hâne-i zamâir âlemi’s-sırrı hafâyagâh-i zevâyâ-yı serâir teâlâ şânuhu ve celle burhânuhu hazretlerinin dergâh-ı akdes ve bâr-gâh-ı mukaddeslerine lâyık ve sezâ ve hakîk ve ahrârdır ki, bu hânkāh-ı nüh kübâb aliyyetü’l-ektâf basît-i sâire-i miftâh-ı sahhâf üzere ibda’ ve ibkā eden zâhiren ve bâtınen ezmine-i tasarru fu tefriğan şeş cihâtını kâffe-i ibâdı beyninde hasbe’l-kudreti’l-aliyye istifâkerde-i irâdet-i ezelîyyesi olub, rezâil-i hasâil-i nâsûtiyeden mütehalli hamâil-i fezâil-i melekûtiyeyle mütezeyyin ve mütehalli ibâd-ı muhlisîn ki, ve hüm bi-zâlike lehû hâmidûn ve evliyâ-i sıddîkīn ki, makām-ı istikāmet-i ubudiyet ve ibâdetinde; “fehüm alâ salâtihim hâfizûn”13 sıfat-ı aliye ve nuût-i behiyyesi ile men’ût ve mevsûflardır ol fırka-i aliyye-i fâiru’s-saâdeyi teşrîfen lehüm kendi kudret-i âlisine izâfetle teknâ-yı gavlinden havf ü hüzünden rehâ ve tahlîs ve bu hâlet-i vâzıhatü’l-fethi; “elâ inne evliyâallah, lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn”14 kerîmde mahkemesiyle tenfîzi buyurmuştur ve etimmi salâvât-ı nâmiyât-i bi-gāyât ve e’amm-i zakiyyât hâdimü’n-nihâyât ol ekmel-i mevcûdât ve ecmel-i mebadi-i masnûat mürşid-i müsterşidîn-i ehl-i aradîn ve semâvât mülakkīn-i mütelakkīn-i zevâyâ güzînân-ı sâfilât ve âliyât sevmia pirâ-yı istifa ve maksûre ârâ-yı harem-saray-ı kibriyâ habîb-i Ekrem-i Hüdâ ve resûl-i muhterem-i Rabbi’l-Berâyâ cenâb-ı Muhammed Mustafa Hazretleri’nin rûh-i pâk-i mukaddes ve revân tabnâk-i akdeslerine isâr ve nisâr olunur ki, hil’at-ı teşrîf-i risâlet-i âmmesi ; “ve mâ erselnâke illâ rahmeten li’l-âlemîn”15 firâz-ı vâlâları inâyet-i Rabbânî ile muallem olub, ebher-i delâil-i zâhire ve ezhar-i mucizât-ı bâhiresiyle kâffe-i ibâdı dâru’n-nâîm-i selâma davet ve sünnet-i seniyyesiyle sünnet serâdâ hidâyet eyledi hedâna’r-Rahmânu min zulmeti’r-rızâ ve ve levlâhu mâ künnâ ile’l-hakkī nehtedî dahi âl-i athar ve ashâb-ı ahyârına olsun ki, her necm-i zâhir-i burc-i tuka ve kevkeb-i bâhir-i menzil-i Hüdâ oldukları; “ashâbî ke’n-nücûmi bi-eyyihim iktedeyhüm, ihdeteytüm”16 nass-ı sarîhi ile mensûs ve burhândır alâ ervâhihim tuhafu’t-tahaya minallahillezî halaka’l-berâyâ. Emmâ ba’d; bu dâr-ı dünya madumü’l-irtiyah bir menzil cümleninde serîü’z-zevâl ve dâr-ı ukbâ müctemiu’l-efrâh muhalled bir saray-ı müstecim’n-nevâl olub hususan meşhed-i envâr-ı cemâl-i Rabbi’l-müteâl olmağın binâ-berin-i niâm-ı mûrisi’n-nikam dünyayı fi’l-hakīka istid’af ve zehârif -i deniye-i ke’l-füccârından bi’l-külliye i’râz ve inhirafla ukufe güzîn savma-i Hüdâ ve seccâde-i birâyı irşâd-ı sülûk olan zevât-ı nebahât-simâdan umdetü’l-müttekīn zübdetü’l-ashâbi’l-yakīn râyetkeş-i zümeri’l-vâsılîn eş-Şeyh Hâfız Mehmed Efendi ibn-i Ahmed Efendi lâ-zâle basîran bi-nûri’l-keşfi ve’l-yakīn hazretleri meclis-i şer’i şerîf-i Ahmedî ve mahfel-i dîn-i münîf-i Muhammedî’de ahkâm-ı vakf-ı âtî’l-vasıflarını ihkâm ve tescil ve şurut ve zevâbıtı itmâm ve tekmîl içün mütevellî nasb ve ta’yîn eyledikleri fahrü’l-küttâb Mehmed Sâdık Efendi ibn-i Sâlih Efendi mahzarında ikrâr-ı sahîh-i şer’i ve i’tirâf-ı sarîh-i mer’î edüp, vakf-ı âti’z-zikrin sudûruna değin silk-i mülk-i sahîhimde münselik olup, medîne-i Üsküdar Behçet-âsâr kazası muzâfâtından Yoros kazasına tâbi’ kaza-i Beykoz’da Karacaburun nâm mahalde vâkî iki tarafı sâbıkan Mekke-i Mükerreme kadısı umdetü’l-mevâliyi’lizâm zübdetü’l-avali’l-fihâm Benli Efendizâde Mehmed Hamîd Efendi bağçeleri ve taraf-ı sâlisi Ayşe binti Ahmed nâm hâtun bağçesi ve taraf-ı râbi’i tarîk-i âmm ile mahdûd; fevkānî bir bâb oda ve ittisâlinde âyîn-i tarîkat-ı Halvetiyye icrâsı içün muad tevhîdhâne ta’bîr olunur bir bâb hücre-i vâsia ve ittisâlinde bir bâb kebîr oda ve tahtında iki bâb oda ve bi’r-i mâ ve sokak kapusunu müştemil menzillerini hasbeten lillahi’s-Samed ve taleben li-merdâti Rabbi’l-Ehad vakf-ı sahîh-i müebbed ve habs-i sarîh-i muhalled ile vakf u habs edüb, şöyle şart eylediler ki; Evvelen ben lâbis-i libâs-ı müsteâr-ı hayat olduğumca menzil-i merkūma Tarîkat-ı Aliyye-i Halvetiyye hânkāhı olmak üzere ben sâkin ve mutasarrıf olub, âyîn-i tarîkatimizin icrâda bezl-i makdiret edem ve bi-emrillâhi’l-Meliki’l-Kadîr dâr-ı fenâdan serây-ı bekāya irtihâl eylediğimde bu fakîrden meyyit olub, teklīn-i kelîmetullâhi’l-ulyâ ve tekmîl-i ilm-i Celîli’l-esmâ etmiş fukarâ ve dervîşân-ı reşîd intimâlarımızdan rütbe-i hilâfete irtifâ eden halîfelerimden it’âm-ı fukarâya sâ’î ve kādir kimesne menzil-i merkūmun süknâsına hânkāh olmak üzere mutasarrıf ve andan sâkin olub, her haftada leyle-i isneynde âyîn-i rahmet-i rehîn-i tarîkımızı icrâda sa’y-i mevfûr ve cidd-i bî-kusur eyleye eğer bi-irâdetillâhi’l-Meliki’l-Hayyi’l-Kayyûm hulefâlarımızdan evsâf-ı mezkûre ile muttasıf zât-ı ma’dûm olub, şart-ı sâbıkamda riâyet müteazzir olursa Kutbü’l-Ârifîn Gavsü’l-Vâsılîn Yiğitbaşı (Üsküdâri?) Ahmed Efendi hazretleri’nin tarîkattan kâmil ve mükemmil kimesne mutasarrıf olub, hizmet-i zikrullâhda bezl-i makdur eyleye ve devlet-i aliyye-i ebediyye’nin şeyhülislâm ve müftîü’len’âm olan efendiler hazerâtı kemâl-i mürüvvet ve keremlerinden vakf-ı merkūmu nezâret ve himâyet buyurub, hânkāh-ı mezkûrum münhâl oldukça birine şurût-ı mesrûdeme mürâî erbâb-ı tarîkat-ı mezkûreden bir merd-i kâmil ve mükemmel ta’yîn ve tevcîh birle nâil-i ecr-i cezîl olalar ve mürûr-ı eyyâm ve kurûr-i şuhûr ve a’vâm ile şurût-ı mezkûreme riâyet mütezzir olur ise menzil-i merkūm mutlaka fukarâ-i müslimîne meşrûta ola ve ben hırka-pûşe-i hayat olduğumca şurût-i muharrere-i mezkûrenin merreten ba’de uhrâ tebdîl ve tağyîr ve taklîl ve teksîri yedimde ola deyu ta’yîn-i şurut ve 12 Hususi kütüphane. 13 Onlar namazlarını korurlar (zamanında eda ederler). 14 Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. Yunus Suresi-62. ayet 15 Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik. Enbiya Suresi-107. ayet 16 Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidâyete erersiniz.-Aclûnî, 1,147 Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Hâfız Efendi ile İlgili Dökümanlar C.EV. 10249 no’lu belgede, vakfiye sahibi Hâfız Mehmed Efendi, elinde berat olmadığını belirterek, berat verilmesini istemektedir. C.EV. 11472 no’lu belgede, vakfiye sahibi Hâfız Mehmed Efendi, zarûrete dûçar olunduğundan yevmî otuz akçe taâmiye taleb etmektedir. A.AMD. 29/51 no’lu belgede, yirmiüç guruş olan taâmiyenin yetmişyedi guruş zam yapılarak yüz guruşa iblağı istenmektedir. Arşiv belgelerinden anlaşıldığına göre, tekkenin her ne kadar vakfiye gelirleri olsa da bir müddet sonra, taâmiye konusunda yetersiz gelmeye başladığından, tekke yetkilileri taâmiye için ilgili mercilere başvurarak problemi çözme uğraşı vermişlerdir. Beratlar Ek olarak verilen 1220/1805 tarihli beratta, tekkenin ikinci Şeyhi Niyâzi’nin vefat etmesiyle şeyhliğin boşaldığı, bu sebeble şeyhliği ifa edebilecek özelliklere sahip, Seyyid Ahmed Raûfî’nin torunu Abdurrahim Efendi’nin vakıf şartlarına da uygun olarak tayinini, Şeyhülislam Ahmed Es’ad Efendi arz etmiş ve uygun bulunduğunu görmekteyiz. Ek olarak verilen ikinci berat ta, 1323/1905 tarihinde hem Yeiköy hem Beykoz tekkelerinin şeyhliği yapmakta olan, Yahyâ Efendi kendisinin yaşlandığından ve daha önce şeyh olup vefat eden, Ahmed Raûfî Efendi’nin çocukları Süleyman Kadri ve Mehmed Tevfik’in de yaşlarının küçük olduğundan, şeyhliğin vekâleten ve vakıf şartlarını hâiz olan Hâfız Ahmed Cemâleddn Efendi’ye tevcihi istenmişir.12 822 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığı 823