Şubat 2017 | Sayı: 12
Bir yılın ardından, yeni bir yıla doğru
Artık 12�nci sayıdayız: Bir yılı geride bırakmı� oluyoruz. Nereden nereye geldik, nereye gidiyoruz? Aylık çıkarmaya çalı�tığımız bu dergi, sadece emeğin değil bir dilin de göçünü içeren yarım asırlık bir sürecin ürünü aslında. Ku�kusuz, dağıtım sınırını tarihe karı�tıran bilgisayar ve internet teknolojisinin de bir sonucu. Bir hedei vardı, hâlâ da var: Türkçe büyük dünya dillerinden biridir ve özellikle Türkiye Türkçesi, çağda� Avrupa�nın yerle�ik bir parçasıdır madem, ya�lı kıtanın kültür ya�amına da en üst düzeyde ve doğrudan müdahalelerde bulunmalıdır. İçinde ya�adığı Avrupa toplumlarının sanat dahil tüm sorunlarına derinden vakıftır ve artık sadece sorun saptamakla değil, çözüm önerileri geli�tirmekle de yükümlüdür. Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, İngilizce gibi dillerle Türkçe arasında bir alt-üst sıralaması yapılamaz. AVRUPA KÜLTÜR, sanayinin ve teknolojinin be�iği bir coğrafyada ya�ayan 5 milyonu a�kın Türkçelinin yeni bir görevle kar�ı kar�ıya olduğunu gözleyerek �vaziyetten vazife çıkardı�: Cumhuriyet rejiminin aydınlanmacı rüzgârıyla serpilen çağda� Türkçeyi kullananlar, Avrupa entelektüel ya�amının en mü�külpesent sanat olaylarını bile yerinde algılamak, aktarmak ve yorumlamak için yeterince geli�kin bir dilin ta�ıyıcısı olduklarını bilmeli, bunu da en azından kendilerine kanıtlamalıdırlar. Böyle bir giri�im, ancak �yurttaş yayıncılığı� ile gerçekle�ebilir. Onu yapmaya çalı�ıyoruz. Kendimizi elbette yeterli görmüyoruz, her durumda AVRUPA KÜLTÜR�ün çabasını daha çok geli�tirmek zorunda olduğumuzun farkındayız. O nedenle kendimize de soruyoruz: Batı Avrupa�nın kültür dünyasında olan bitenleri Türkçe üzerinden görüp yorumlamak neden önemli? Hegel�i, Zizek�i, Beethoven ve Philip Glass�ı, Fazıl Say�ı, Pablo Picasso ve Francis Bacon�ı, yeni sanat pratiklerindeki tüm fırlak eğilimleri, sadece Fatih Akın�ı değil sinemadaki tüm yeni çıkı�ları, artık doğrudan Almanca yazan Türkçeli genç ku�ak yazarları, örneğin Luther için roman yazan Zaimoğlu�nun itilimlerini, özellikle de kabarecilerimizi... Hepsini yakın takibe almak zorundayız: Bu dilin içinden. Kültürel ya�amın her alanında varız, o zaman varlığımızı sadece Avrupa�nın yerle�ik dilleri üzerinden değil, bu görece yeni ve �kalıcı konuk� dil üzerinden de göstermek durumundayız. Böyle davranmazsak ne mi olur? Bir geçici �şey� olduğumuzu kabullenmek durumunda kalırız. Aydın, kalıcılık iddiası olan cumhuriyetçi ve aydınlanmacı müdahalenin bir diğer adıdır. Kültür dünyasında nelerin olup bittiğini Türkçenin içinden bunlara nasıl bakılabileceğini göstermeye çalı�ıyoruz. AVRUPA KÜLTÜR, sadece artık olgunluk çağını sürdüren yazar ve çizerlerin görevi değildir, ayrıca Türkçeli ve Avrupa�da yerle�ik genç ku�ağa da bir özgüven a�ısıdır. Türkçeli aydın, bu özgüveni geli�tirmekle yükümlüdür. Hem Türkçenin hem de Avrupa�nın bu tür bir müdahaleye ihtiyacı var. E�itliğin ve e�itlikçiliğin izini sürüyoruz sonuçta: Türkçe, aslında Almanca ile Rusça arasındaki ve en az onlar kadar geli�kin bir büyük dil ve kültür alanı olarak kültürel ya�amı yine bu diller kadar zengin / olgun / genç bir merakla izleyip değerlendirebilir. Bu doğrultuda yeni adımlar atmaya çalı�ıyoruz. Avrupa�daki Türkçelileri bu çabaya daha yoğun bir biçimde katkıda bulunmaya çağırıyoruz. Toplumsal ya�amın her sektöründeki her i�i yaparız, ama onlar kadar �üst düzey kültür işleri� de çıkarabiliriz ve mevcut ya�am kültürünü değerlendirmeye alabiliriz. İ�te ikinci yıla kültürel ya�amın her alanından Türkçelilere böyle bir çağrıyla ve yeni katılımlarla zenginle�me umudu içinde giriyoruz. Sizleri mücadelemize ortak olmaya davet ediyoruz. Avrupa�da yerle�ik ve Türkçeyi daha yüksek düzeylere çekmeye çalı�an, aydınlanmacı, cumhuriyetçi, laiklikten taviz vermeyen, e�itlikçi ve özgürlükçü tüm kültür insanlarımıza bu kapı ardına kadar açıktır.
ALİ YILDIRIM | ÖMER YAPRAKKIRAN | OSMAN ÇUTSAY
2