✤
✤ eden bir yazar çıkmamı�tır. O belki Lawrence kadar iyi bir �air değil ama daha zeki, daha asil. Olağanüstü bir sanatçı ve dü�ünür. ��
Ocak 2017 | Sayı: 11
✤
RESSAM BERGER
1940 ' LARIN SONUNDA BİRÇOK SERGİYE KATILMIŞTI
✤ eden bir yazar çıkmamı�tır. O belki Lawrence kadar iyi bir �air değil ama daha zeki, daha asil. Olağanüstü bir sanatçı ve dü�ünür. ��
RESSAMLIKLA BAŞLADI
Berger, Birinci Dünya Sava�ı sona erdikten sekiz yıl sonra 5 Kasım 1926�da, Kuzey Londra�da Stoke Newington�da doğdu. Oxford�da St. Edmond Okulu�na yatılı verildi. Berger, The Observer Gazetesi�ne verdiği bir röportajda o yılları �öyle anlatıyordu. �6 ile 16 ya�larım arası yatılı okullarda geçti. 12 ya�ımdan itibaren ba�ka bir yere, daha az boğucu bir yere ait olduğumu dü�ünüyordum. �
1944 yılında askere alınan Berger, Kuzey İrlanda�ya gönderildi. Berger o günleri anlatırken �öyle diyordu: � Askere alınmı� eğitimsiz genç insanların arasındaydım. Bu i�çi sınıfından çağda�larımla ilk kez gerçekten tanı�mamdı. Onlar için ailelerine, sevgililerine mektuplar yazardım. Bu ilk kez toplum için yazmaya ba�ladığım dönem olarak görülebilir. Gerçi çok kötü bir yıldı ama �imdi geriye baktığım zaman beni �ekillendiren çok önemli bir deneyim olarak görüyorum. �
Bir bakıma, Berger bütün hayatı boyunca bunu yapmaya devam etti, insanların hikâyelerinin yok olup gitmemesi için onları yazıya döktü. Susan Sontag ile yaptığı bir söyle�ide, �Bir hikâye daima bir kurtarma operasyonudur� sözleriyle hikâyeciliğe olan bakı� açısını dile getiren Berger, �The Seasons of Quincy�de ise �Dinlediğim için bir hikâye anlatıcısıyım. Hikâyeci olmak, sınırdan geçi� izni alan bir kaçakçı olmaya benziyor� �eklinde dü�üncelerini ifade ediyor.
Ordudan ayrıldıktan sonra burs kazanarak Chelsea Sanat Akademisi�ne devam eden Berger, �Günler resim yaparak, desen çizerek geçiyordu. Sonunda ait olduğum bir yer bulmu�tum. Ya�am birdenbire dopdolu olmu�tu� diyordu o günler için …
Kariyerine ressam olarak ba�layan Berger, 1940�lı yılların sonlarına doğru Londra�da birçok sergiye katıldı. Çalı�maları, Londra�nın Wildenstein, Redfern ve Leicester galerilerinde sergilendi. 1948- 1955 yılları arasında sanat ele�tirmenliğinin yanı sıra, resim dersleri verdi, sanat ele�tirmenliği de yapmaya ba�ladı. Birçok makalesi, haftalık sol görü�lü politik bir dergi olan New Statesman�de yayımlandı. Modern sanat dünyasında, hümanist pencereden bakan duru�u, onu kariyerinin ba�ında tartı�malara yol açan, dikkatleri üzerinde toplayan birisi haline getirdi.
Berger, bazı modern sanatçılar hakkında incelemeler de kaleme aldı. Bunlardan en çok tanınanı, Pablo Picasso hakkında yazdığı 1965 tarihli �Picasso�nun Ba�arısı ve Ba�arısızlığı� oldu. Bu, yazıldığı dönemde, birçok sanat ele�tirmeni tarafından saygısızlıkla suçlansa da çağımızda Picasso hakkında yazılmı� en iyi kitaplardan biri olarak kabul edilmi�tir. Berger, Picasso�nun sanatının sosyoekonomik temellerini irdeleyerek, ünlü sanatçının kapitalist toplum ko�ullarından nasıl etkilendiğini, sistemin etkisinin resimlerine nasıl yansıdığını ortaya koyuyordu. Berger�e göre köklü bir resim geleneği olan İspanya�nın ortaya çıkardığı bu büyük yetenek, zamanla 20 yüzyılın sanatını belirleyen ko�ulların etkisiyle sistemin çarklarından biri haline gelmi�ti. Berger, Picasso�dan ba�ka Francisco Goya hakkında, ressamın sanatını konu alan bir kitap ve Rus heykeltra� Ernst Neizvestny hakkında da �Sanat ve Devrim� ba�lıklı bir deneme yayımladı.
Berger, 1960�ların ba�ında İsviçreli sinema yönetmeni Alain Tanner�in çağrısı üzerine Cenevre�ye gitti. Tanner�in üç ilminin( �La Salamandre�, �Dünyanın Ortası� ve �2000 Yılında 25 Ya�ına Basacak Olan Yunus�) senaryolarını yazdı.
22