yolun hatch Mini’lerdekiyle aynı
olacağını düşünerek kendimi aşağı
bırakınca, montumun sol yanındaki
dikişler cart diye açılıyor. Koltuğun aşağıda olduğuna mı sevinsem,
yoksa montuma mı üzülsem bilemeden, içeri yerleşiyorum. Evet, normal
Mini’lere kıyasla, daha alçakta oturuyorum ama koltuğun biraz daha
aşağıda yahut pedalların azıcık yukarıda olmasına yok demezdim. Çünkü
iki koltuklu bir coupe kullanırken,
pedallara uzanmış bacaklarımın aldığı şekil, F1 formuna mümkün olduğunca yakın olsun isterim.
Tavan dışarıdan oldukça basık
görünüyor biliyorum fakat içeride
şaşırtıcı bir baş mesafesi var. 180
cm’lik bir adam, bu otomobili kask
takarak rahatlıkla kullanabilir. Konsol bahsinde, hatchback Mini için ne
dediysek, coupe için de aynını demek
mümkün. Hızlıca tekrar edelim: Du-
“Gert
Hildebrand
otomobilin
tavan
tasarımını
yaparken,
şapkasını
ters takan
oğlundan
ilham aldığını
söylüyor. Dua
edelim ki,
oğlu fötr falan
takmıyordu!”
var saati büyüklüğündeki merkezi
gösterge, alışkanlık gerektiren kumanda elemanları ve bolca dairesel
form…
Sürücü koltuğunda otururken arkanızı dönünce koca bir plastik duvarla bakışmaya başlıyorsunuz. Kabini ve bagajı ayıran bu duvarın ortasında, yani iki koltuğun arasında,
orta halli bir sırt çantasını sığdırabileceğiniz kadar geniş bir pencere var
ki bu sayede bagaja erişiminiz epey
rahat oluyor. Duvarın üzerinde ise
ince uzun bir arka cam mevcut. Bu
camın sunduğu geri görüş neye benziyor biliyor musunuz? Kendinizi bir
posta kutusunun içinde hayal edin.
Hani tepesinde zarf boşluğu vardır
o kutuların. İşte o boşluktan gökyüzünü izlemeye çalışmakla aynı şey.
Hele bir de spoyler açıksa, zarf boşluğundan gördüğünüz incecik maviliğin ortasında bir de zarf duruyor
|
02/2014 autovision
37