EDİTÖR
MERT YILMAZ
DİZELLERİN SONU GELİYOR MU?
B
u soruyu bugünlerde çok
duyuyoruz. Dizel bitecek mi?
Öncelikle şunu söyleyeyim
ben zaten hiç başlamaması
taraftarıydım ve bugün geldiğimiz
noktaya hiç de üzülmüyorum.
90’ların başına kadar dizel motor-
lar, iş makineleri, ticari araçlar
ve deniz taşıtları için ideal kabul
ediliyordu. Direkt enjeksiyonlu
turbo dizeller geliştirilene kadar
bu böyle devam etti. Bu tarz mo-
torların binek otomobillere uygu-
lanması ilk olarak 1986 yılında
Fiat Croma ile oldu. Yine 80’lerin
sonunda VW de meşhur TDI motor-
larını tanıttı. Böylece yavaş yavaş
binek otomobillerde dizeli görmeye
başladık. Daha önce yok muydu?
Elbette vardı.
Rudolf Diesel’in keşfi 1892 yılına
kadar geri gidiyor. İlk dizel oto-
mobille ise 1933’te Mercedes-Benz
260D ile tanıştık. 1950 ve 60’larda
dizel otomobiller popülerleşm-
eye başladı ama daha çok tak-
siler ve yük taşıyan station’larda
görülüyordu. Daha sonra Peugeot,
dünyanın ilk dizel motorlu kom-
pakt otomobili 204BD’yi tanıttı.
Bu otomobil 46 HP gücündeydi.
Kısaca, dizel otomobiller nispe-
ten az yakıyorlardı ve yük taşıma
kapasiteleri yüksekti ama çok
ağırkanlı ve gürültücüydüler. Bu
nedenle binek otomobiller için
uygun görülmüyorlardı. 70’lerin
sonunda Mercedes ve Peugeot gibi
markalar, güç problemini çözmek
için dizellere aşırı besleme yani
turbo uygulamaya başladılar.
Aslında turbo dizel yeni bir fikir
değildi, patenti 1900’lerin başında
alınmıştı. 1940 ve 50’lerde yük-
sek güce ihtiyaç duyan lokomotif
gibi araçlar turbo dizel motorları
kullanıyorlardı. Bu teknolojiyle
birlikte performans problemi yavaş
yavaş aşılmaya başladı. Üstelik tur-
bo dizel motorlar, yapıları gereği
çok fazla tork üretiyorlardı. Bu gibi
gelişmelerle birlikte dizel motorlu
otomobil çeşitliliği artsa da 1992’de
Avrupa’da satılan otomobillerin
sadece yüzde 17.3’ü dizeldi. 1997’de
dünyanın ilk common-rail dizel
04 |
motorlu otomobili Alfa Romeo 156
tanıtıldı. Bu gelişmelerle birlikte
daha az ses çıkaran, performans
olarak tatmin edici dizel otomo-
biller üretilmeye başladı ve satış
oranları gittikçe arttı. İlk başlarda
dizellerin tutulmaya başlamasının
asıl nedeni hem mazotun daha ucuz
olması hem de ortalama yakıt tüke-
timinin daha düşük olmasıydı. Yani
kilometre başına maliyet oldukça
düşüyordu. İlk alım maliyetinin
daha yüksek olması ve bakım mali-
yetlerinin benzinliye göre daha
fazla olmasına rağmen insanlar
dizele ısınmaya başladı. Daha sonra
kullanıcılar yüksek torka da alış-
maya başladı. Yüksek devirde tork
üreten, daha az esnek (atmosferik)
benzinli motorlar çekici gelmemeye
başladı. Örneğin, 1.6 lt’lik atmos-
ferik bir benzinli motor, 140-150
Nm’lik torkunu 4000-4500 d/d gibi
aralıklarda veriyordu. Bu da daha
çok vites değiştirmek, sollama gibi
ani hızlanma gereken durumlarda
vites düşürmek gibi gereklilikleri
doğuruyordu. Oysa benzer hacim-
deki bir turbo dizel motor, geçmiş
dönemlerde bile rahatlıkla 200
Nm’nin üstünde tork üretiyor ve
bunu 1500-2000 d/d gibi devirlerde
sunuyordu. Günümüzde 1.6 lt’lik
bir turbo dizel rahatlıkla 320 Nm
torka sahip olabiliyor. Kısaca turbo
dizel bir otomobiliniz varsa ne-
redeyse otomatik şanzımanlı gibi
kullanabiliyorsunuz çünkü çok
esnekler. Normalde vites düşür-
meniz gerektiğinde bile alt devirle-
rde gelen yüksek tork sayesinde
otomobil ilerleyebiliyor yani
sürücü hatasını telafi edebiliyor.
Bu durum yüksek hacimli dizelle-
rde daha da hissedilir oluyor. 2.0
lt’lik bir turbo dizel motorda bile
400 Nm ve üstündeki torkla hı-
zlanma anında koltuğa yapışıyor-
sunuz ki, bu da bazı sürücülerin
çok hoşuna gidiyor. Tabii tüm bu
mutluluk 4000-4500 d/d’ye kadar
sürüyor. Üstelik bu performans
hissine rağmen yakıt tüketimini de
kontrol altında tutabiliyorsunuz.
Bugün devasa görünen, örneğin
bir dizel SUV’un bile fabrika verisi
ortalama tüketim değeri 6.0 lt/100
km’nin altında olabiliyor. Küçük ve
kompakt sınıf araçlarda ise rahat-
lıkla 4.0 lt/100 km’nin altında ver-
iler görebiliyoruz. Üstelik normal
kullanım şartlarında da bu verilere
yaklaşılabiliyor. Yanlış anlamayın,
herkes fabrika verilerini tuttur-
abiliyor demiyorum ama benzinli
bir araçla fabrika verisi ortalama
değeri yakalamak daha zor oluyor.
İşte tüm bu avantajlarla birlikte,
Avrupa genelinde ve özellikle Tür-
kiye’de dizel motorlu araçların payı
çoktan yüzde 60’ı aştı. Bu arada
benzinliler de yine turbo desteği
sayes