Aidiyet 2. Sayı | Page 11

17 Nisan Tiyatro → Tótlar
16 Nisan " 1 . Halı Saha " & 24 Nisan " 2 . Halı Saha "
Takım olmanın , kimseye kâr kazandırmayan tek bir amaca gönül vermenin en iyi hali futbol değil de nedir ? Bizler de daha fazla sosyal ve sportif faaliyette bulunabilmek için arkadaş gruplarının en sık yaptığı sportif aktivitelerden biriyle karşınızdayız : Halı Saha ! Bahçelievler ’ de yedi kişilik iki takım halinde yaptığımız maçta eğlence ve rekabet bir aradaydı . En önemlisi ise her halı saha maçı gibi bol gollü olan bu maçı dostluğun kazanmasıydı . Bu samimi etkinlik öyle eğlenceli geçti ki tam bir hafta sonra ikincisini de yaptık , ayrıca halı sahanın hep bir TEB Ankara geleneği olması dileğiyle terimiz soğumadan devam .
16 Nisan Aidiyet Lansmanı
Nefesler tutuldu , imece usulü çalışmanın getirdiği nice sorunlar aşıldı , özveri ve emeğin hat safhada olduğu süreç tamamlandı ve Aidiyet 1 . Sayı herkesin okuması için sahnede yerini aldı . Fakat bizler , Aidiyet ’ in varolmasında emeği geçenler , onu ancak aylar sonra kutlayabildik . Kutlama dediğimize bakmayın , yine onu geliştirmek ve ulaşabileceği en uç sınırlara kadar ilerletme konularını tartıştık . İnce eleyip sık dokuduğumuz bir sonraki Aidiyet Bülteni için elimizden geleni yaptığımız eğlenceyle karışık geliştirme toplantımız bizim deyimimizle “ lansmanımız ” her etkinlik gibi gırgırla ve keyifle doluydu . Nice bülten sayfalarını yazmak ümidiyle . Aidiyet ’ le kal TEB Ankara !
Savaş günlerinde insanların sevdikleri uğruna tüm değer yargılarını adım adım kaybettiklerini açıkça gösteren bir oyun Tótlar . Hep beraber günler öncesinden bir arada izleyebilmek için koltuklarımızı heyecanla ayırtmıştık . Oyun günü metro çıkışında toplanıp küçük kafa karışıklıklarımıza rağmen son dakikada da olsa Büyük Tiyatro ’ ya girmeyi başardık . Ellerimizde biletlerimizle sahnenin o eski çağları hatırlatan atmosferinde sınavlarımızı , okullarımızı , ödevlerimizi unutup oyuna daldık . Neşeli şarkıların arasında kötü haberleri duyurmadığı müddetçe kimsenin üzülmeyeceğine inanan bir delinin görünmesiyle başladı öykü . Sakin ve huzurlu bir Macar köyünün güzel insanlarının , savaşa asker olarak yolladıkları oğullarının ardından ne denli üzüldüklerini görüp biz de dertlendik . Onların parça parça kaybettikleri kimliklerine bakakaldık ve kendimizinkileri düşündük . Sahnede , ışıkların altındayken onların yaptıkları her hatayı bizim açıkça görmemize rağmen onların bu hataları olağan akışta kaybolan birer anı olarak yaşadıklarına şahit olduk . Gerek oyuncular gerek hikaye bizi içine çekti ve oyun kendine ait pek çok mesajı vererek kapadı sahnenin perdelerini . Bizler de aklımızda oyunun metaforları , gönlümüzde biraz buruklukla veda ettik salona ve Büyük Tiyatro ’ nun o güzel girişinde fotoğraf çektirdik . Bir arada olmanın verdiği sıcaklığı yol boyunca hissettik . Beraber tiyatro izlemenin keyfine varırken yeri geldikçe oyundan bahsederek hiçbir detayını atlamadan her sahnesinin eleştirisini yapmanın tadını da çıkardık . Yolu tiyatroya düşen herkese izlemesini tavsiye ettiğimiz oyunumuz umarız bize verdiği kadar size de keyif verir . TEB Ankara bir sonraki sanat etkinliğinde buluşana dek , şimdilik hoşça kalın !
Aidiyet 9