A-2343-Perspective30-IC-email | Page 68

dan bahsetmiştim. Tartışmasız edebiyat da buna koşut olarak ilerlemiştir. “Aslında ‘ruhiyat’la ilgili yenilikleri ben bile doğru dürüst bilemiyorum babacığım. (Mesela, egoist olduğun halde, sen de ‘ego’nun farkında değildin.) Bir yerde okumuş olsaydın da bana, ‘Oğlum sende Oedipus kompleksi var mı?’ diye sorsaydın ne karşılık vereceğimi bilemezdim sanıyorum.” Bu alıntı çok sevdiğim yazarlardan biri olan Oğuz Atay’ın tek öykü kitabı olan Korkuyu Beklerken’in bünyesinde barındırdığı Babama Mektup’tandır. Atay, “Belki hatırlamazsın ama bugün sen öleli tam iki yıl oluyor.” diye başladığı mektubunda İd kökenli anne arzusunu yasaklayarak krize yol açan baba otoritesi süperegoyu oluşturur. İkisinin arasında dengeli, sabit bir egonun oluşabilmesi kompleksin aşılması anlamına gelir. 68 Freud’un öğrencisi ve asistanı olan Carl Gustav Jung, başka bir Yunan mitine dayanarak Oedipus Kompleksi’nin kız çocukları için geçerli versiyonuna Elektra Kompleksi adını vermiştir. Kız çocuklarının babaya aşırı düşkün olmaları ve anneyi rakip olarak görmeleri temeline dayanır. Bu karmaşa, yaş ilerleyince anneyle özdeşleşme yoluyla çözümlenir. Esinlenildiği efsane ise özetle şöyledir: Babası Agememnon’a karşı büyük bir sevgi besleyen Elektra, annesinin babasına kızarak, onu düşmanı ile hem aldatıp hem de ardından öldürmesinin intikamını, kardeşi Orestes’e annesini öldürterek alır. Burada bir parantez açıyorum: Freud’un Oedipus Kompleksi diye adlandırdığı komplekse pek çok yerde karşılık gelen Elektra Kompleksi, içerik bakımından Oedipus kompleksi ile benzerlik gösterse de, Freud, bu komplekse Elektra Kompleksi ismini vermeyi reddetmiştir. Yine de çıkış noktamız Yunan Mitolojisi’nin psikanaliz üzerindeki etkileri olduğu için yeterince benzerlik buluyorum kendi adıma. Yazının başında Yunan Mitolojisi’nin birçok farklı alanı etkisi altına aldığın- Daha bilinçaltı, psikanaliz gibi konuların çok popüler olmadığı 60’larda Jim Morrison’ın vokalisti olduğu The Doors grubunun, The End adlı şarkılarıyla – spesifik olarak belirtirsek Oedipal bölümüylerock’n roll ortamında Oedipus Kompleksi’ne gönderme yapmaları da bir başka ilginç konu. kelimenin tam anlamıyla bir iç hesaplaşma yaşıyor. Hatta okura da yaşatıyor. Bir yazısında Babama Mektup’u incelemiş olan Hilmi Tezgör’ün sözleriyle: “Babama Mektup”a psikanalitik bakış açısıyla yaklaşıldığında, Freud’un erkek çocukta gözlemlediği Oedipus Kompleksi’ni ne bütünüyle ve başarıyla aşabilmiş, ne de tamamen başarısız olmuş; ‘arada’ kalmış bir oğul ile (mektubun yazarı ile) karşı karşıya kalınır. Babanın ölümü sonrasında ona yazılan mektup ise, hayatta neler yapıp yapamayacağının artık iyice farkında olmuş bir birey [