adında 22 metrelik bir heykeli
bulunmakta. 22 metrelik bir heykel düşünün ki kırmızı, mavi, sarı
gibi en dikkat çeken renklerden
yapılmış ve şehrin ortasında kendine özgü formuyla duruyor! Sanatı günlük yaşamın ortasına yerleştirebilmek, Miró’nun en büyük
başarılarından.
Her ne kadar Miró’nun sürrealist olduğu kabul edilse de, o bir
akıma bağlı kalmanın kendisini
köreltebileceğini düşündüğü için
hiçbir sanat akımına sıkı sıkıya bağlı kalmamayı tercih etmiş.
Bu yüzden deneysel, farklı sanat
akımlarını eserlerinde görebilmekteyiz. Her ne kadar Paris’te
sürrealistlerin içine girse de, kendine özgü eserler verebilmek için
bu akımdan da ayrıldığı noktalar olmuş. Ekspresyonizmden de
renklerin ön plana geçtiği Color
Field akımından da etkilenmiş,
ama bu akımların hiçbirinin kendine özgü tarzının önüne geçmesine
izin vermemiş. Bu yüzden Miró’nun
eserlerini incelerken, algılarınızın sonuna kadar açık olması gerekiyor. Miró,
kalıpları sevmeyen bir adam ve eserlerini inceleyenlerin de kendisi gibi açık
fikirli ve özgür olmasını istiyor.
Her ne kadar Miró’nun
sürrealist olduğu kabul
edilse de, o bir akıma
bağlı kalmanın kendisini
köreltebileceğini
düşündüğü için hiçbir
sanat akımına sıkı sıkıya
bağlı kalmamayı tercih
etmiş.
sürü eserle karşı karşıya kalıyorsunuz. Miró’nun dünyasını anlamak, sembollerini tablolarında
yakalamaya çalışmak derken bir
bakıyorsunuz üç saat geçivermiş.
Farklı tablolarda aynı sembolleri,
temaları yakalayınca, değişik bir
yakınlık hissediyorsunuz karşınızdaki tabloyla. Ama benim en çok
hoşuma giden, heykeller oldu.
Hepsinin tarzı o kadar farklı ki
Miró sayesinde siz de bir düşsel
yolculuğa çıkıyorsunuz. Bazı heykeller çizgi filmlerden fırlamış karakterlere benziyor.
Miró’nun eserlerini nasıl ortaya
koyduğunu görmek için serginin
sonunda bir de belgesel niteliğinde
bir film gösteriliyor. İşte o zaman
da Miró’yu işinin başındayken görüyoruz. Bazen bir tuvalin önünde
durup uzun uzun düşündüğünü,
bazen de aynı anda üç dört tabloyla uğraştığını görüyoruz.
SSM’deki sergi değindiğim üzere oldukça kapsamlı. Sergide, heykellerden
taş baskıya, duvarları kaplayan kocaman tablolardan desenli rengarenk halılara, birbirinden tamamen farklı bir
Demem odur ki, hazır Miró rengarenk
tablolarıyla ve o geniş hayal gücüyle İstanbul’a kadar gelmişken bu fırsat kaçırılmaz! Hele Miró’dan sonra
Emirgan’da Boğaz’a karşı bir çay içip
Miró’nun tablolarındaki kuşları hatırlamak, hafta sonu için eşsiz bir program.
Unutmayın, sergi bir Şubat’a kadar orada sizleri bekliyor! P
Kaynakça
http://www.sabah.com.tr/kultur_
sanat/2014/09/22/yeni-bir-miro-sergisibasliyor
http://bayaiyi.com/yakin-menzil/joan-miroistanbulda.html
http://en.wikipedia.org/wiki/Joan_
Mir%C3%B3
http://www.sakipsabancimuzesi.org/tr/sayfa/
sergiler/joan-miro-kadinlar-kuslar-yildizlar
http://www.radikal.com.tr/kultur/gercek_bir_
miro_sergisi-12042
59