A-2343-Perspective30-IC-email 2015 | Page 57

misin? Çok şükür, çok şükür bugünü de gör- Öldürüleceğini söylediler düm ölsem de gam yekaçmak zorunda kaldı, mem gayrı’nın resmini yapabilir misin üstat?” yıllar sonra bile “Dörtnala diye sorduğu yakın arkadaşı Abidin Dino, gelip Uzak Asya’dan “Bağrımıza bassaydık Akdeniz’e bir kısrak başı seni Nazım,  yapardım mutluluğun resmini, gibi uzanan bu memleket” başında delikanlı şapkan, kolların sıvalı, kav- hasreti dilinden ve gaya hazır…” dizelerin- yüreğinden hiç eksilmedi. de söyledi; kavgaya her an hazırdı Nazım. Bu arada şiirini “Buna da ne tual yeterdi ne boya…” diye bitirdi şair, dostunun dahi mutluluğu resmedemeyeceğini bilir gibi. Bir ara “Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala” diye bağırdı bir Ankara gazetesi, onun sesiyle; “Üç sütün üstüne kapkara haykıran puntolarla”. Fotoğrafı yanında, 66 santimetrekarede gülen Amiral Vilyamson’un, vatan haini ilan edildi Nazım. “Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim” dizeleri döküldü kaleminden, bize her kelimenin sözlük anlamına gelmeyeceğini bağırırcasına yazın dedi Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala. Sonraları bir kız çocuğunun sözcükleri oldu Nazım, ölü bir kız çocuğunun sözleri, dedi ki “Hiroşima’da öleli oluyor bir on yıl kadar. Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar.” Ağlatmasını da gülümsetmesini de iyi bilirdi anlayacağınız. Konuyu biraz dağıtmış olabilirim ama hiçbir şey için geç değil, başlıyorum Nazım’ın aşklarını yazmaya. Bu uzun serüven Nüzhet Hanım ile başlar. Nazım ile Nüzhet çocukluk arkadaşıdır, Moskova’da öğrencilikleri sırasında evlenirler, Nüzhet Hanım’ın ailesi iyi dileklerini “Her sözüyle, her hareketiyle, her şeye isyan etmiş hatta saçları bile berberin tarağına isyan etmiş bu adamla senin gibi munis ve uysal bir kız geçinemezsiniz!” diyerek açık bir dille belirtir. Bir ara Nüzhet hastalanır ve tedavi için memlekete döner. Sonrasında her ne kadar iyileşmiş olsa da Nazım’a yoldaşlık etmenin ağırlığı fazla gelir, belki de ailesinin etkisiyle terk eder Nazım’ı. Evlilikleri 2 yıl sürer, bu ayrılık hepimizin bildiği o dizeleri doğurur: “O mavi gözlü bir devdi, Minnacık bir kadın sevdi. Kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruli hanımeli açan bir ev… Şim- 57