önümüzdeyken gerekli çerçevede kullanamıyoruz. Teknolojinin bize zaman kazandırıyor olması lazım. Arta kalan zamanda ise boş boş oturmak değil, daha
çok okumak ve bilgileri pekiştirmek
lazım. Geçen sene yaratıcılığın nasıl arttırılabileceği üzerine birçok tartışma düzenlendi. Görünen o ki, savaş dönemlerinde insanlar yaratıcılıklarını çok daha
fazla kullanıyorlarmış. Fakat buradaki
kritik nokta, bir savaş dönemi olmasına
gerek kalmadan yaratıcılığımızı kullanabilmek. Türkiye’de çok fazla birbirine
benzeyen reklam görüyoruz. Bu çok acı.
P: Sizce reklamcılığın pazarlama üzerindeki etkileri akademik hayata daha pratik olarak nasıl aktarılabilir?
10
NV: Esasında akademik hayat pratik
hayatta ne olduğuna bakıp açıklamaya çalışır. Akademik hayatta uygulama
daha öndedir. Marka müdürlerinin ve
pazarlama müdürlerinin yaptıkları akademik hayatın araştırmasının temelini
oluşturuyor. Akademik hayat aynı zamanda pazarda olup bitenleri açıklamak
üzerine kuruludur. Uygulama alanında
çok daha pragmatik ve kar maksimizasyonu yapılan alıştırmalar yapılır. Akademisyenlerin ise laboratuarlarını pazarda
olan biten üzerine inşa etmesi gerekir.
P: Dünyada reklam sektörünün yeri
hakkında ne düşünüyorsunuz?
NV: Baktığımız zaman, bizdeki gerilemenin dünyada aynı hızla yaşanmadığını görüyoruz. Orada hala yaratıcı diyebileceğimiz birçok reklam yayınlanıyor.
Dünyadaki reklamcılar teknolojiyi yaratıcılığı kamçılamak için kullanıyorlar.
P: Türkiye’deki üreticiler değişen trendlere uyum sağlamak konusunda nasıllar?
NV: Bence markalar şu devirde çok daha
hızlı hareket etmek durumundalar. Fakat hızlı hareket ederken yanlış adımlar
atılabiliyor. Hız mı doğru adımlar mı
diye sorarsanız, bence doğru adımlar atmak daha önemli. Sanal mecrayı bu hızla kullanma konusunda Türkiye’nin iyi
olduğunu düşünüyorum ama bu hız eskiye nazaran reklamcılara daha çok yanlış yaptırabiliyor. Değişen trendlere ayak
uydururken aynı zamanda otokontrolü
sağlayabilmeleri gerek. Tüketiciyle bağ
kurabilmek açısından sanal mecrayı ve
bu trendleri takip edebilmek tabii ki çok
önemli. Hem hızı kaybetmemeli hem de
doğru yoldan tüketiciye ilerlenmeli.
P: Pazarlama, reklamcılık gibi meslekler hangi yan alanlara başvururlar ya da
başvurmalılar?
diyebiliriz.
NV: Endüstriyel tasarım okuyanlar şu
anda genel olarak iletişimden ya da pazarlamadan ders alıyorlar mesela. Aynı
zamanda reklamcılıkta bakış açısı tamamen tüketici üzerine kurulu. O nedenle
insan mantığını ve tüketiciyi anlayabilmek için psikolojiye ve sosyolojiye çok
sık başvuruluyor. Ne kadar çok kol bir
araya gelirse ortaya o kadar doyurucu
bir iş çıkıyor. Fakat farklı uzmanlıkları aynı hedefe doğru birleştirirken aynı
harmoniyi yakalamalarını da sağlayabilmek gerekir.
P: Reklam gelirlerinin televizyon, yayıncılık gibi sektörlerdeki öneminden bahsedebilir misiniz?
P: BMW, Audi, Bentley gibi markaların
reklam savaşları hakkında ne düşünüyorsunuz?
NV: Reklam savaşları bence Türkiye’de
de artacak çünkü malum karşılaştırmalı reklamlara izin veren kanunlar çıktı.
Fakat reklam savaşı demek, iki ürünü
yan yana koyup “benim ürünüm daha
iyi” demek olmamalı. Markalar rekabeti
daha akıllıca ve kendini konuşturabilecek bir düzeye getirmeliler. Araba reklamlarının insanları heyecanlandırıyor
olması gerekli ki satın alımda da markaya o eğ [[ZH