SURİYE’DEKİ SAVAŞIN HÜZÜNLÜ ÇOCUKLARINA
Tohumlar ve toprak çocukların avuç içlerindeydi. Onları
yeryüzüne atacaklardı, sulayacaklardı. Çünkü tohumlar
dünyanın çocuklara mirasıydı, annelerinin sütünü içmek
ya da sokakta oynamak gibi haklarıydı. Fakat en kötüsü o
çocuklar; avuçlarındaki tohumlarla bir gün ölebilirlerdi.
Ateşli hastalıktan, kızamıktan ya da barajda boğulmaktan
da değil. Sakallı adamlar gibi ölebilirlerdi. Sakallı adamlar
gibi ama onların günahlarından mahrum, avuç içleri
olması gerekenin yarı boyutuna ulaşamadan… Hatta o
sakallı adamlar gibi arkalarında şehitlikler ve dualar bırakmadan,
ulu bir nefes onları çekmiş gibi. Belki sadece
gölgeleri kalırdı geriye; boş sokakların duvarlarında, ağaç
dallarında. Güneş doğup battıkça, gölgeleri aydınlık, aydınlıkları
da gölge yaptıkça son izlerde silinirdi. Tohumlar
yeşermeden çürürdü. Gök ağlasa da toprak yeşermezdi.
Yeryüzünde herkese yetecek kadar mutluluk ve umut
yeşerecekti o tohumlardan aslında, eğer çocuklar üniformalı
ve sakallı adamlar gibi ölmeseydi. Mutluluk herkese
yetmiyor şimdi, huzur, ümit, sevgi; karneyle satılan
ekmek gibi. Cüzzamlının yıldızlara baktığı gibi bakıyor
insanlar hürriyete. Yıldızlar muhteşem güzellikleriyle göz
kıparlardı onlara görebilselerdi gökyüzünü eğer. Herkese
yetecek kadar var üzüntü, hasret, yeryüzünde. Tespih
boncuğu gibi kara kara diziyoruz hepsini art arda. Sayılmayacak
kadar ölü; her kapının ardından göğe kıvrıla kıvrıla,
dumanlı dumanlı yükselen bir ağıt… Arada bir de şen
çığlıklar… Cesareti, kahramanlığı ve şehitleri kutluyorlar.
Ellerinden gelse çıkarıp tüm o ölüleri mezardan, tütsüyle
gezdirecekler sokaklarda kahraman gibi. Tanrı Adem
ile Havva’yı yaratıp meleklere onlara secde edin demiş.
O günden beri yarattığımız gibi o silahları ve bombaları;
yok etmeye de hakkımız var zannediyoruz. Bir çocuk yok
ediyoruz, tanrının nefesini üflediği, bir tohum yok ediyoruz
yeşermek için heyecanla bekleyen. Aslında belki de o
çocukların gölgelerini yok ederken kendi izlerimizi siliyoruz;
topraktaki, buluttaki ve tüm yeryüzündeki insanlığın
izlerini.
Doğa BULAT
10-B
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ZÜMRESİ
ÖĞRETMENLERİ
Zümre Başkanı
Rukiye SERYANOĞLU
Öğretmenler
Hülya BAYRAM
Volkan DURAN
Özge Nur KARAKAŞ
Adnan SAYIM
16
THE CLAPPER 2016 - 2017