2016-2017 | Page 15

NEFES “Günaydın kuşlar, günaydın pembe bulut, sana da günaydın köşe başındaki turuncu kedi.Bugün güzel bir gün olacak,hissediyorum.” dedim kendi kendime arka bahçeye bakan küçük pencerenin önünde durup derin bir nefes alırken.Derin nefesler hep mühim bir günün müjdecisidir. Heyecanın, inancın ve hatta emeğin habercisidir.İşte bugün öyle bir gün.Bugün, yıllardır ruhumda büyüttüğüm ümidin ta içimden kanatlanıp hür olacağı gün.Bugün, dünyadaki bütün kötülüklere karşın ümitvar olduğum için şükredeceğim gün.Bu düşüncelerle açtım eski tahta gardırobumun kapılarını ve babamdan bana yadigar kalan tek şeyi, kırmızı elbisemi aldım elime.Orta boy, etek ucu dantelli kadife bir elbiseydi bu. On yedi yaşımdayken doğumgünümde hediye etmişti onu babam bana.Geçen yıllarda pek de fazla değişmemem ve onun sahip olduğum tek elbise olması bugün yine yanımda olmasının nedeniydi. Giyindim ve saçlarımı ördüm.Ayna karşısında derin bir nefes daha. Arkamda kocaman gözlerle beni izleyen Sena’ya ve halen uykuda olan diğer küçük kardeşlerime birer öpücük kondurup çıktım odamdan.Annem bu sabah da erken uyanıp kahvaltı hazırlamıştı benim için. Sobanın üstünde kaynayan çaydan bir bardak doldurup tabaktaki simidi tırtıklamaya başladım.Annemin ısrarlarına rağmen heyecanım yememe engel oluyordu.Vakit kaybetmeden çıktım evden. Ağaçlardan birer birer düşen kurumuş sarı yapraklar yaklaşan sonbaharın izleriydi. Hava biraz serin ve rüzgar saçlarımı okşuyor olsa da güneş ışığını yayacak bir delik buluyordu kendine.Ne garip, benim dünyam da aynı böyle değil miydi ? Mahallenin yokuş aşağı kıvrımlı sokaklarından yürüyüp denize yaklaştıkça heyecanım artıyordu.Gizleyemediğim bir tebessüm yol boyunca bana yaverlik etti. Devasa beyaz vapura bindiğimde hayatımda ilk defa kendimi buraya ait hissetmiştim.Ne yani, her şey görünüşte miydi ? Bütün kaygılarımızdan kurtulmak için –mış gibi yapmak yeterli miydi ? Mesutmuş gibi, sakinmiş gibi ve şimdi... Kafamdan bu düşünceleri atmaya çalıştım. Bu defa denizin ortasında yapayalnız kalmaya mahkum edilmiş kız kulesine karşı derin bir nefes aldım.Kız Kulesi benim bir yansımamdı.Kız kulesi, benim ve benim gibi daha nicelerinin yoldaşıydı.Biz kadınlar; hep korunmaya muhtaç, hep savunmasız, hep saf, hep sessiz sadece birer nefestik. Farklı nedenlerle, farklı kimliklerle hepimiz birer kuleye kapatıldık. Kimimizi toplum, kimimizi inanç, kimimizi de cehalet tıktı dört duvar arasına.Masmavi gökyüzünün altında ve derin, dalgalı denizin içinde biz hep bekledik. Biz hep köklerimizden kurtulup yaşamayı bekledik.Biz hep, gökyüzüne değmeyi bekledik. Ben bugün yeniden doğuyorum.Bu yüzden Kız Kulesi’ni karşıma alıp onun için nefes alıyorum. Ben ve benim gibi özgürlüğü düşleyen bütün kadınlar için. Hatta bütün çocuklar ve bütün insanlık için. Çünkü hepimiz bu sonsuz gezegende benliğimizi hapsedecek bir delik buluyoruz kendimize.Çok uzaklara gitmiştim, derken vapur iskeleye yaklaştı, ben de çıkışa doğru ilerledim. Yaşlı bir amca kolumu kavradı düşme telaşıyla. Gülümseyip koluna girdim, bir müddet beraber yürüdük.Bana çocuklarından bahsedip dert yandı.Bir de herkes gibi İstanbul’a söylendi o da.Ben yıllardır, İstanbul’da İstanbul’a hasret yaşıyorum.Herkes bu şehrin kalabalığını, karmaşasını, yoruculuğunu dert sayarken, ben deva olacak güzelliğine yabancı yaşıyorum. Ama artık her sabah başımı kaldırıp göğe bakacağım, her gün bir tepeden İstanbul’u seyredeceğim, gözlerim kapalı İstanbul’u dinleyeceğim.Mecidiyeköy’de ayrıldı amcayla yolumuz. Ben artık hayalime hiç olmadığı kadar yakındım. Belki elli, bilemedin yüz adım sonra girdim adliyenin kapısından.Son kez derin bir nefes aldım. Merhaba yeni işim,merhaba iş arkadaşlarım, merhaba kalın kapaklı tozlu dosyalar... Bugünden itibaren herkes için adalet peşinde koşacağım. Girişteki görevlinin yardımıyla masamı bulup yerleştim. Bundan böyle mesleğini aktif olarak yapan bir avukattım. İlk günüm olduğundan etrafı gözlemleyip düzeni anlamaya çalışacaktım, birkaç arkadaş edinmeyi umuyordum. Bu isteğim hissedilmiş olmalı ki bir anda bir bardak kahve buldum masamda. Uzun boylu, kıvırcık saçlı bi kadın gülümseyerek selam verdi.İsminin Seval olduğunu söyledi, biraz sohbet ettikten sonra çalışmaya gitti. Kendimle baş başa kaldığımda anılar girdi devreye.Bana buraya nasıl geldiğimi hatırlatmaya meyilliymişçelercesine.Bana gösterdikleri yolu takip edip on sekiz yaşıma döndüm.Karanlık, soğuk, acı bir Şubat gecesine.Babamın öldüğü güne.Babam bir inşaat işçisiydi.O sabah çalışırken 7.kattan düşüp ölmüştü.Eve gelen haberi henüz kavrayamadan annemin ve kardeşlerimin yüzlerindeki dehşeti gördüm.Üzüntülerini, hayal kırıklıklarını ve ümitlerini yitirişlerini gördüm.Olaydan habersiz iki küçük kardeşimin tedirgin olup ağlayışını izledim.Hayat durmuştu, ben de donmuştum.O günden sonra, en güneşli günler bile üzgünlerdi. Lakin benim silkelenmem, ayakta durmam ve aileme sahip çıkmam gerekiyordu.Beş kardeşin en büyüğüydüm.Annem zar zor okur yazardı.Babamdan sonra onların sorumluluğunu alacak olan bendim.Bu güne dek hep zorluklarla, emekle ve inatla okumuştum.”Konu komşu” denen topluluğun baskılarına ve ailemin cehaletine karşın ben çabalamıştım.O gün; “iyi ki” dedim.”İyi ki vazgeçmemişim.İyi ki bana inanmayanlara rağmen ben kendime inanmışım.” Olaydan tam yedi ay sonra üniversite karşıladı beni.Ortama ayak uydurmak uğruna olduğum kişiyi unutmadım; okudum ve çalıştım.Yeri geldi kütüphanede sabahladım ve her daim araştırdım adaleti bulmak için.Babamın hakkını yedirmemek için.Onun gibi daha birçok masum için.Sonra kadınlar, tırnaklarıyla kazıyarak özgürlüğü arayanlar için,nefesi tükenenler için. Nihayet anılarım beni tekrardan yalnız bıraktı, silkelenip ayağa kalktım.Bir martının gökyüzüne ilk yükselişi gibiydi attığım ilk adım.Yaşadığım bu gün benim için milat olacaktı.Hayallerimin ve ümitlerimin dilimden dökülüp yaşam bulduğu gün olacaktı.Ben o anda dünya için, vatanım için ve adalete muhtaç herkes için savaşacağıma and içtim eskimiş İstanbul manzarası karşısında.Yardım çığlıklarını ulaştıramayan herkesin sesi olmaya karar verdim.Kız Kulesini köklerinden kurtarmaya karar verdim. Bengisu AYIK 9-B THE CLAPPER 2016 - 2017 15 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ZÜMRESİ