2014-2015 | Page 82

ÇANAKKALE DESTANI VE GENÇLİĞİN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ Mevcut ekonomik ve siyasi düzenin tamamen değiştiği, kısa zaman sonra tekerrür edecek harbe ise gebeydi Birinci Dünya Savaşı. Harbin en kritik cephelerinden olan, çatışmaların sonucunun aynı zamanda savaşın neticesinin de belirleyicisi olduğu Çanakkale Cephesi, yüzeysel bakış açılarının ürettiği fikirlerin sunduğu gibi karşı karşıya gelmiş iki tarafın da verdiği kayıpların büyüklüğünün veya Rusya’ya gitmesi gereken yardımın ulaşmamış olmasının ötesinde, sahip olduğu önemi evrensel anlamda özellikle de gençliğe bıraktığı anlam yüklü mesajlardan alır. Geçen yüz yılın ardından dahi yalnızca Türkiye’nin değil birçok dünya devletinin arşivlerinde tarihin başta gelen kahramanlık hikâyeleri arasındaki yerini korumuş, bugün bile askeri becerilerin, inancın önemi ve vatan sevgisinin emsali olarak genç nesillere aktarılmaya devam etmiş Çanakkale Destanı’nın 100. Yılına gireceği bu dönemlerde, ilkokuldan bu yana öğretilen rakamların, tarihlerin, 18 Martlarda okunan şiirlerin yanında Çanakkale Zaferinin gençliğin tarihe bakışında ve geleceği yönetme çabasında nasıl bir rol oynadığı etkinliklerin, araştırmaların merkezinde yer almalıdır; çünkü Çanakkale ağıtlar yakılmak üzere ziyaret edilecek bir mezarlık, ya da duyulan hayranlık için süslü lafların sarf edileceği bir dekor alanı değil; koca bir imparatorluğun son nefesini verdiği anlarda dahi üstesinden gelinen umutsuzluk ile gelecek nesillere kendine olan inancın, yılmamanın, imkânsızlık gibi görünen koşulların bahane olarak kullanılmaması gerektiğinin anlatıldığı sessiz kitabın sayfalarıdır. Dolayısıyla ilerleyen yılların politikacıları, diplomatları konumundaki genç nüfusun görevi Çanakkale ruhunu her yıl özel günlerde yüceltilen, Türk olmayan birine gururla anlatılan bir destan olmaktan çıkarıp geleceğe dönük hedeflerin, vasıflı bireyler olmaya giden aşamaların içerisinde özümsemeye çalışmaktır. Çanakkale Zaferinin öğretileri arasında, içinde bulunulan koşulların zorluğunun insanların inancını yok etmesine, kaybeden olmayı kabullenmesine yol açmaması gerektiği yer almaktadır. Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe” de değindiği üzere yaşanılan imkânsızlıkların vatan savunmasının önüne geçmemesi vurgulanmıştır; özellikle doğrudan çatışmalarla sürdürülen savaşların bittiği bu dönemde gençliğe düşen diğer bir sorumluluk ise vatan müdafaasını tam anlamı ile kavramak ve Çanakkale ruhunun gerekliliği olarak tüfeklerle, toplarla değil bilgi üretmeyle, araştırmalarla ülke savunmasında yerlerini almaları gerektiğini bilmektir. Çanakkale ruhu düşman askerine kurşun sıkma anlayışının çok ötesinde, hangi konuda hizmet ediliyorsa onun hakkında uzmanlaşmak, zihinsel üretimlerde bulunmaktır. Karşılarındaki ordunun büyüklüğüne tanık olduktan sonra dahi umutsuzluğa kapılmayan ve önce bireysel olarak sonra da toplumca hedeflerine inanan Çanakkale Şehitlerinin vardığı sonuçlar ise terk etmeyi, bırakmayı, zorluklardan kaçmayı siliyor Çanakkale Ruhu kendini benimseyen insanlarda. Çanakkale Cephesinin tarih derslerinin müfredatına yerleştirilmesinin yanında, Çanakkale bilinciyle büyüyen gençlikler yetiştirmek Türkiye’nin geleceğini de sağlam zeminlere oturtmaktır bir anlamda. Yılmamayı öğrenmiş, hedefi için tüm zorlukların üstesinden gelmeyi bilmiş ecdadın torunlarının yapması gereken bireyden başlayarak Çanakkale ruhunun şiirden, gözyaşından ibaret olmadığını göstererek geleceğe kendinden emin adımlarla yürümektir. Unutulmamalıdır ki Çanakkale ölüme bulanmış bir toprak olmanın yanı sıra geçmişin geleceğe ilettiği olguların taşımacılığı yapan bir yarım ada olma özelliğini taşır. Çanakkale ruhunu içselleştirmek ise olguların anlatıldığı şifreleri çözmekle başlamaktır işe. Rabia Hilal ŞENER 10-B THE CLAPPER 2014 - 2015 82