2014-2015 | Page 11

Çanakkale, Balkan Savaşı’nın üstlerinde bıraktığı lekeyi temizlemek için savaşılan cephedir. Çanakkale; savaşın, karargâh üzerinden yönetilemeyeceğinin örneğidir, çünkü Çanakkale’de ölenlerin içinde birçok albay, komutan, yarbay, yüzbaşı, teğmen, binbaşı, onbaşı vardır. Tarihe hapsedemeyeceğimiz sayıda insan canını toprağa vermiştir. Onlar gözlerini al bayrağa, yüreğini Allah’a, bedenlerini toprağa adayarak, şehit olmuşlardır. ” Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i... Bedr’in aslanları gibi şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makberi kimler “Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.” Türk ırkı için söylenmiş olan birçok ünlü isimlerin sözleri, Türklerin özelliklerini neticeye kavuşturmuştur. Aynı zamanda hakikat budur ki bütün dünya insanları tarafından söylenen bu sözlerin örneği, Çanakkale Savaşı’nda kesin ve apaçık bir şekilde görülmüştür. Napoleon Bonaparte - Fransız İmparatoru: “İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler!” Geoffroy ise Çanakkale Savaşı sırasında esir edilen iki askerin misafir edildiğine, herhangi bir dini zorlama veya işkence olmamasında da görebileceğimiz gibi Türkler için “Türkler kimseyi Türk usulünce yaşamaya zorlamazlar. Herkesin kendi mevzuatı ile yaşamasına müsaade eder ve izin verirler.” sözlerini söylemiştir. Tam olarak Çanakkale Savaşına, orada kaybettiğimiz askerler, gaziler ve yendiğimiz düşman kuvvetleri örnek gösterilebilecek şekilde Atatürk “ Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar.” sözlerinden bahsetmiş ve Türk’ün gücünü, istikbali istiklal tutkusunu belirtmiştir. Tarih eğer bir gün bu aslan neferin, bu anaların, gözyaşların, gazilerin, şehitlerin, dönemeyenlerin, korkmayanların, yiğitlerin, Çanakkale’nin adını unutacak olursa, Türk milleti utanç içinde yaşamaya mahkûm olacaktır. Çanakkale bir destandır, efsanedir, tarihtir. Hiçbir asker tarihe isimlerini teker teker imzalamamıştır. Tarih bu isimleri toplayarak “Bir Destandır Çanakkale” mührünü kendi üzerine damgalamış ve bütün dünyaya öğretmiştir. Tarihi, korkaklar değil, güçlüler yazar. Tarihi, öldükten sonra hatırlananlar değil, hiç unutulmayanlar yazar. Tarihi, Çanakkale, Mehmetçik, Gaziler, Şehitler, Analar, Babalar, Türk Milleti ve Türk’ün gücü yazar. Talha KOTÇİOĞLU 9-A ECDADA MEKTUP YARIŞMASI 18/03/2015 Sonsuza Yol Alan Geminin Asil Kahramanları, Uzak ama çok uzak bir diyarda bir tohum düştü toprağa. O zamanlar sadece bir umut çizgisiydi bu çiçeğin büyümesi , şimdi ise o narin çiçek, yapraklarının güneşin altında parlamasına izin veriyor. Elbette, bu çiçek de filizlenmek için çok uğraşmıştı. Aklımdan tam da bunlar geçerken bir toprak parçasına tökezledim. Başımı bile kaldırmaya tenezzül etmeden, kaçamak bir bakış attım bu toprak parçasına. Başta sadece toprak parçası gibi göründü gözüme. Ardından tozlu bir taş parçası fark ettim. Taşın üzerindeki tozu sildikten sonra taşı dikkatle inceledim. Taşta Ali oğlu Mehmet, Türk milletinin destan yazdığı savaşta canını feda etmiştir, yazıyordu. Ardından kısa bir düşünceye daldım. Sonra kafamdaki bu düşünceyle yola devam ettim. Rahat bırakmadı beni sizin düşünceniz tozlu yollarda yürürken. Bu koku da neydi? Baruta benziyordu. Arkamı döndüm. Bir grup asker savaşa gidiyordu. Yanımdaki gökdelenlere de ne oldu öyle. Yıpranmış, yakılmış, hırpalanmış tahta parçaları cılız küllere dönüşmüştü. Gözlerimi sisli ufuğa diktim, ellerimi sıcak bir şey ıslattı. Bir an kan sandım ve o destansı savaşa geri döndüm. Sonradan fark ettim ki sadece bir gözyaşıydı ama sizin akıttığınız, bu kadar kan için sadece bir gözyaşı mı? Şunu anladım: 18 Mart sadece özlemek değil, sizin bize bıraktığınız bu eşsiz emanetin farkında olmaktır. Bu düşüncelerden bir kağınının toynak sesiyle uyandım. Kağnıyı çeken kadınlar vardı. Kadınlar… Bir genç hızla öndeki asker birliğine yatişmeye çalışıyordu. “Dur, Çocuk nereye gidiyorsun?”dedim. “Ölmeye ağabey!” Bana kazak örmüş beni doyurmuş annem için ölmeye ağabey. “ Birden gözlerimi açtım kendimi dev bir anıtın önünde yatar halde buldum. Bayılmıştım demek. Koşar adımlarla eve gitim. Bu satırları yazarken, içimde artık bir duygu var. Hiçkimseye tarif edemiyeceğim, ancak size yazabileceğim. Eğer sizin zamanınıza geri dönebilmişsem. Bu mektubun da ulaşacağını umuyorum. Belki kendisi de sizin toprakla yok olan cesetleriniz gibi bir sonsuzlukta kaybolacaktır. Adrese sonsuza kalkan gemi yazdım. Size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. O yırtık çarıklarınızla attığınız her adım vicdanı olan her insan evladının sanki kilometrelerce ötesinden atılmış bir mızrak gibi yarıp geçti kalbini. Size o muazzam savaşta, dökülen kan kadar, atılan mermi kadar, verdiğimiz şehit kadar ve son olarak içimdeki vatan sevgisi kadar şükranlarımı sunarım. İnsanlar varsın bakılsın Çanakkale’ye, Mehmed’imin gömüldüğü yere… Bir zamanlar toprağa düşen o tohum, şimdi Mehmed’imin kurduğu vatanda Mehmed’imin mezarını gölgeliyor. Şehidim rahat uyu , senin bıraktığın bu emaneti sevgiyle koruyacağız. Bugün yüzüncü kez sizi anıyoruz, eğer bu zafer yüzüncü yılına ulaştı ise bize verdiğiniz emaneti başarıyla korumuşuz demektir. Hiçbir şüpeniz olmasınki korumaya da devam edeceğiz. TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ZÜMRESİ Öğrencinin yazısı Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenlediği Çanakkale ve Gençlik temalı yarışmasına gönderildi. Nihat Nebil BÜYÜKGÖLCİGEZLİ Prep-C THE CLAPPER 2014 - 2015 11