Çanakkale, Balkan Savaşı’nın üstlerinde bıraktığı lekeyi temizlemek
için savaşılan cephedir. Çanakkale; savaşın, karargâh
üzerinden yönetilemeyeceğinin örneğidir, çünkü
Çanakkale’de ölenlerin içinde birçok albay, komutan, yarbay,
yüzbaşı, teğmen, binbaşı, onbaşı vardır. Tarihe hapsedemeyeceğimiz
sayıda insan canını toprağa vermiştir. Onlar
gözlerini al bayrağa, yüreğini Allah’a, bedenlerini toprağa
adayarak, şehit olmuşlardır.
” Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...
Bedr’in aslanları gibi şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler
“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.”
Türk ırkı için söylenmiş olan birçok ünlü isimlerin sözleri,
Türklerin özelliklerini neticeye kavuşturmuştur. Aynı zamanda
hakikat budur ki bütün dünya insanları tarafından
söylenen bu sözlerin örneği, Çanakkale Savaşı’nda kesin ve
apaçık bir şekilde görülmüştür. Napoleon Bonaparte - Fransız
İmparatoru: “İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır:
Erkeğin cesur kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin
yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet
vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar
vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete
sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir,
lakin mağlup edilemezler!” Geoffroy ise Çanakkale
Savaşı sırasında esir edilen iki askerin misafir edildiğine,
herhangi bir dini zorlama veya işkence olmamasında da görebileceğimiz
gibi Türkler için “Türkler kimseyi Türk usulünce
yaşamaya zorlamazlar. Herkesin kendi mevzuatı ile yaşamasına
müsaade eder ve izin verirler.” sözlerini söylemiştir.
Tam olarak Çanakkale Savaşına, orada kaybettiğimiz askerler,
gaziler ve yendiğimiz düşman kuvvetleri örnek gösterilebilecek
şekilde Atatürk “ Milli egemenlik öyle bir nurdur
ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur.
Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her
tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar.” sözlerinden bahsetmiş ve
Türk’ün gücünü, istikbali istiklal tutkusunu belirtmiştir.
Tarih eğer bir gün bu aslan neferin, bu anaların, gözyaşların,
gazilerin, şehitlerin, dönemeyenlerin, korkmayanların,
yiğitlerin, Çanakkale’nin adını unutacak olursa, Türk milleti
utanç içinde yaşamaya mahkûm olacaktır. Çanakkale bir
destandır, efsanedir, tarihtir. Hiçbir asker tarihe isimlerini
teker teker imzalamamıştır. Tarih bu isimleri toplayarak “Bir
Destandır Çanakkale” mührünü kendi üzerine damgalamış
ve bütün dünyaya öğretmiştir. Tarihi, korkaklar değil, güçlüler
yazar. Tarihi, öldükten sonra hatırlananlar değil, hiç unutulmayanlar
yazar. Tarihi, Çanakkale, Mehmetçik, Gaziler,
Şehitler, Analar, Babalar, Türk Milleti ve Türk’ün gücü yazar.
Talha KOTÇİOĞLU
9-A
ECDADA MEKTUP YARIŞMASI
18/03/2015
Sonsuza Yol Alan Geminin Asil Kahramanları,
Uzak ama çok uzak bir diyarda bir tohum düştü toprağa. O zamanlar
sadece bir umut çizgisiydi bu çiçeğin büyümesi , şimdi
ise o narin çiçek, yapraklarının güneşin altında parlamasına
izin veriyor. Elbette, bu çiçek de filizlenmek için çok uğraşmıştı.
Aklımdan tam da bunlar geçerken bir toprak parçasına
tökezledim. Başımı bile kaldırmaya tenezzül etmeden, kaçamak
bir bakış attım bu toprak parçasına. Başta sadece toprak
parçası gibi göründü gözüme. Ardından tozlu bir taş parçası
fark ettim. Taşın üzerindeki tozu sildikten sonra taşı dikkatle
inceledim. Taşta Ali oğlu Mehmet, Türk milletinin destan
yazdığı savaşta canını feda etmiştir, yazıyordu. Ardından kısa
bir düşünceye daldım. Sonra kafamdaki bu düşünceyle yola
devam ettim.
Rahat bırakmadı beni sizin düşünceniz tozlu yollarda yürürken.
Bu koku da neydi? Baruta benziyordu. Arkamı döndüm.
Bir grup asker savaşa gidiyordu. Yanımdaki gökdelenlere de
ne oldu öyle. Yıpranmış, yakılmış, hırpalanmış tahta parçaları
cılız küllere dönüşmüştü. Gözlerimi sisli ufuğa diktim, ellerimi
sıcak bir şey ıslattı. Bir an kan sandım ve o destansı savaşa
geri döndüm. Sonradan fark ettim ki sadece bir gözyaşıydı
ama sizin akıttığınız, bu kadar kan için sadece bir gözyaşı mı?
Şunu anladım: 18 Mart sadece özlemek değil, sizin bize bıraktığınız
bu eşsiz emanetin farkında olmaktır. Bu düşüncelerden
bir kağınının toynak sesiyle uyandım. Kağnıyı çeken kadınlar
vardı. Kadınlar… Bir genç hızla öndeki asker birliğine yatişmeye
çalışıyordu. “Dur, Çocuk nereye gidiyorsun?”dedim.
“Ölmeye ağabey!” Bana kazak örmüş beni doyurmuş annem
için ölmeye ağabey. “ Birden gözlerimi açtım kendimi dev bir
anıtın önünde yatar halde buldum. Bayılmıştım demek.
Koşar adımlarla eve gitim. Bu satırları yazarken, içimde artık
bir duygu var. Hiçkimseye tarif edemiyeceğim, ancak size yazabileceğim.
Eğer sizin zamanınıza geri dönebilmişsem. Bu
mektubun da ulaşacağını umuyorum. Belki kendisi de sizin
toprakla yok olan cesetleriniz gibi bir sonsuzlukta kaybolacaktır.
Adrese sonsuza kalkan gemi yazdım.
Size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. O yırtık çarıklarınızla
attığınız her adım vicdanı olan her insan evladının sanki
kilometrelerce ötesinden atılmış bir mızrak gibi yarıp geçti
kalbini. Size o muazzam savaşta, dökülen kan kadar, atılan
mermi kadar, verdiğimiz şehit kadar ve son olarak içimdeki
vatan sevgisi kadar şükranlarımı sunarım. İnsanlar varsın bakılsın
Çanakkale’ye, Mehmed’imin gömüldüğü yere…
Bir zamanlar toprağa düşen o tohum, şimdi Mehmed’imin
kurduğu vatanda Mehmed’imin mezarını gölgeliyor. Şehidim
rahat uyu , senin bıraktığın bu emaneti sevgiyle koruyacağız.
Bugün yüzüncü kez sizi anıyoruz, eğer bu zafer yüzüncü yılına
ulaştı ise bize verdiğiniz emaneti başarıyla korumuşuz demektir.
Hiçbir şüpeniz olmasınki korumaya da devam edeceğiz.
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI
ZÜMRESİ
Öğrencinin yazısı Milli Eğitim Bakanlığı’nın
düzenlediği Çanakkale ve Gençlik temalı
yarışmasına gönderildi.
Nihat Nebil BÜYÜKGÖLCİGEZLİ
Prep-C
THE CLAPPER 2014 - 2015 11