ÇANAKKALE DESTANI VE
GENÇLİĞİN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Mevcut ekonomik ve siyasi düzenin tamamen değiştiği,
kısa zaman sonra tekerrür edecek harbe ise gebeydi Birinci
Dünya Savaşı. Harbin en kritik cephelerinden olan,
çatışmaların sonucunun aynı zamanda savaşın neticesinin
de belirleyicisi olduğu Çanakkale Cephesi, yüzeysel
bakış açılarının ürettiği fikirlerin sunduğu gibi karşı karşıya
gelmiş iki tarafın da verdiği kayıpların büyüklüğünün
veya Rusya’ya gitmesi gereken yardımın ulaşmamış olmasının
ötesinde, sahip olduğu önemi evrensel anlamda
özellikle de gençliğe bıraktığı anlam yüklü mesajlardan
alır.
Geçen yüz yılın ardından dahi yalnızca Türkiye’nin değil
birçok dünya devletinin arşivlerinde tarihin başta gelen
kahramanlık hikâyeleri arasındaki yerini korumuş, bugün
bile askeri becerilerin, inancın önemi ve vatan sevgisinin
emsali olarak genç nesillere aktarılmaya devam etmiş
Çanakkale Destanı’nın 100. Yılına gireceği bu dönemlerde,
ilkokuldan bu yana öğretilen rakamların, tarihlerin,
18 Martlarda okunan şiirlerin yanında Çanakkale Zaferinin
gençliğin tarihe bakışında ve geleceği yönetme çabasında
nasıl bir rol oynadığı etkinliklerin, araştırmaların
merkezinde yer almalıdır; çünkü Çanakkale ağıtlar yakılmak
üzere ziyaret edilecek bir mezarlık, ya da duyulan
hayranlık için süslü lafların sarf edileceği bir dekor alanı
değil; koca bir imparatorluğun son nefesini verdiği anlarda
dahi üstesinden gelinen umutsuzluk ile gelecek nesillere
kendine olan inancın, yılmamanın, imkânsızlık gibi
görünen koşulların bahane olarak kullanılmaması gerektiğinin
anlatıldığı sessiz kitabın sayfalarıdır. Dolayısıyla
ilerleyen yılların politikacıları, diplomatları konumundaki
genç nüfusun görevi Çanakkale ruhunu her yıl özel günlerde
yüceltilen, Türk olmayan birine gururla anlatılan
bir destan olmaktan çıkarıp geleceğe dönük hedeflerin,
vasıflı bireyler olmaya giden aşamaların içerisinde özümsemeye
çalışmaktır.
Çanakkale Zaferinin öğretileri arasında, içinde bulunulan
koşulların zorluğunun insanların inancını yok etmesine,
kaybeden olmayı kabullenmesine yol açmaması gerektiği
yer almaktadır. Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe” de değindiği
üzere yaşanılan imkânsızlıkların vatan savunmasının
önüne geçmemesi vurgulanmıştır; özellikle doğrudan
çatışmalarla sürdürülen savaşların bittiği bu dönemde
gençliğe düşen diğer bir sorumluluk ise vatan müdafaasını
tam anlamı ile kavramak ve Çanakkale ruhunun gerekliliği
olarak tüfeklerle, toplarla değil bilgi üretmeyle,
araştırmalarla ülke savunmasında yerlerini almaları gerektiğini
bilmektir. Çanakkale ruhu düşman askerine kurşun
sıkma anlayışının çok ötesinde, hangi konuda hizmet
ediliyorsa onun hakkında uzmanlaşmak, zihinsel üretimlerde
bulunmaktır. Karşılarındaki ordunun büyüklüğüne
tanık olduktan sonra dahi umutsuzluğa kapılmayan ve
önce bireysel olarak sonra da toplumca hedeflerine inanan
Çanakkale Şehitlerinin vardığı sonuçlar ise terk etmeyi,
bırakmayı, zorluklardan kaçmayı siliyor Çanakkale
Ruhu kendini benimseyen insanlarda.
Çanakkale Cephesinin tarih derslerinin müfredatına yerleştirilmesinin
yanında, Çanakkale bilinciyle büyüyen
gençlikler yetiştirmek Türkiye’nin geleceğini de sağlam
zeminlere oturtmaktır bir anlamda. Yılmamayı öğrenmiş,
hedefi için tüm zorlukların üstesinden gelmeyi bilmiş ecdadın
torunlarının yapması gereken bireyden başlayarak
Çanakkale ruhunun şiirden, gözyaşından ibaret olmadığını
göstererek geleceğe kendinden emin adımlarla yürümektir.
Unutulmamalıdır ki Çanakkale ölüme bulanmış
bir toprak olmanın yanı sıra geçmişin geleceğe ilettiği olguların
taşımacılığı yapan bir yarım ada olma özelliğini
taşır. Çanakkale ruhunu içselleştirmek ise olguların anlatıldığı
şifreleri çözmekle başlamaktır işe.
Rabia Hilal ŞENER
10-B
THE CLAPPER 2014 - 2015
82