uyanık duruyorlarmış. Ardından tekrar uykuya dalıp,
sabah güneşten önce uyanıyorlarmış. Araştırıcılar bu
ritmin, sanayi ve teknoloji öncesi dönemde insanlarda
yaygın görülen bir uyku ritmi olduğunu söylüyorlar.
Günümüzde deneysel olarak bu ritmi deneyimleyen
insanlar, ertesi gün uyanıkken yaşadıkları durumu “hiç
tatmadıkları derecede yüksek bir uyanıklık” şeklinde
tarif ediyorlar. Gamble ve arkadaşları bunun sebebini
araştırırken, gece uyanma sırasında prolaktin olarak
bildiğimiz bir hormonun üst düzeyde salgılandığı
tonin olmak üzere birçok hormon, beden sisteminizin
uzun süre sağlıklı çalışabilmesi için gerekli. Melatonin
hormonunun salgılanması ışık ile çok hızlı bir şekilde
engellendiği için gece karanlık bir ortamda uyumak da
oldukça önemli.
Ne Kadar Uyku Lazım?
Uyku düzenimiz genetik bir saatle belirlense de, çevresel
ve yaşamsal faktörler de uykunun süresi ve kalitesi
üzerinde belirgin bir etki yapar. Örneğin, fazla ve yüksek
kalorili besinler tüketmek, gün içinde hareket azlığı,
uyku saatlerindeki düzensizlik, depresyon gibi duygu
durum bozuklukları uykumuzun kalitesini azaltan
unsurlar. Bu yüzden bu tarz bir hayat yaşayan insanlar
günde sekiz saatten fazla uyuma eğilimi gösteriyorlar.
Fakat hareketli, dengeli beslenen ve morali yüksek insanların
çok daha az uyku ile yetinebildiklerini görüyoruz.
Peki bizim orijinal uyku döngümüz nasıl? Yapay ışıklandırma
hayatımıza girmeden önce, doğal ritmimizle çok
daha uyum içindeydik. Fakat artık gece yarılarına kadar
gündüz gibi aydınlatılmış odalarda yaşayabiliyor ve
istediğimiz kadar zihnimizi meşgul edecek işlerle uğraşabiliyoruz.
Bu da elbette doğal döngülerimizi olumsuz
etkileyen bir durum. Antik insanların uyku düzenleri
hakkında Jessa Gamble ve ekibinin yaptığı araştırmalar
ilginç ipuçları sunuyor. Eskiden, ama çok eskiden,
insanlar güneşin batmasından bir kaç saat sonra uykuya
çekiliyorlarmış. Gece yarısı aniden uyanarak
yaklaşık 12 saat boyunca herhangi bir şey yapmadan
THE CLAPPER 2014 - 2015 120
bulgusuna da ulaşıyorlar. Prolaktin, aslında kadınlarda
süt yapımını sağlayan ve normalde uyku dönemlerinde
yüksek oranda salgılandığını bildiğimiz bir hormon.
Fakat bir sonraki gün deneyimlenen o yüksek uyanıklık
durumu kesinlikle araştırılmayı ve denenmeyi hak ediyor
gibi görünüyor.
Özet olarak:
Uyku çok önemlidir. Uyumadan öğrenemez, beyninizi
doğru kullanamazsınız. Kaliteli ve az süreli bir uyku
için, az yiyin, çok hareket edin, günde en az bir kez gerçekten
açlık hissedin, moralinizi yüksek tutun. Gece
geç saatlere kadar ayakta ve ışıkta kalmayın. Hiç uyumadan
sürekli okuyup çalışmaktansa, azar azar çalışıp
arada uyumak çok daha akıllıca bir çözümdür.
Sözün özü, uyku bedeniniz değil beyniniz içindir. Düzenli
uyku olmadan sağlık bir zihinsel ve bedensel çalışmadan
bahsetmemiz mümkün değil. Bundan dolayı,
gereken zamanda ve gereken yerde gerektiği kadar
uyanık kalabilmek için, hepimize “iyi uykular” diliyorum…
Kaynak :
www.nbeyin.com
kısaltarak alınmıştır.